Arka Bahçe

124 30 2
                                    




Ayaz tüm keskinliğiyle sarıyordu bedenini. Şu an belki de ihtiyacı olan şey buydu. Biraz soğuk. Tüm sinirlerini uyarıp kendine gelmesini sağlayacaktı belki. Burcu'nun mektubunu alıp kocasının ihanetini öğrenmesinin üzerinden bir hafta geçmişti. Gizlice şirkete gidip geç kalmasına sebep olan toplantının neye benzediğine şahit olmasının üzerinden, bir hafta; ağlayarak, uykulardan sıçrayarak, kocasından iğrenerek ve alması gereken kararları almaya çalışarak geçmişti. Kocasının neler bildiğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu henüz. Karşısına geçip yalanlarını, oyunlarını, sahtekarlığını ve sadakatsizliğini yüzüne vurmadığı sürece de bilmesinin imkanı yoktu. Dönüp bir kez olması gerektiği gibi bakmıyordu çünkü Umay'a. Şehvet oyunlarına öylesine kapılıp gitmişti işte.

İçinde onun da izlerinin olduğu evden uzaklaşmak istercesine yürüdü bahçenin ilerisine doğru. Birlikte diktikleri şeftali ağacı vardı solda. Bahçenin o kısmı iki tarafa doğru genişliyor çardağın da bulunduğu alanı kapsıyordu. Şeftali ağacına doğru yürüdü. İlerisinde yan yana hilal biçiminde dizilmiş altı tane çam ağacı vardı. Onların ucunda bahçenin daha berisine doğru bir de büyük bir dut ağacı bulunuyordu. Bahçede en sevdiği kısım burasıydı. Çam ağaçlarının ortasına çöküp kendini ormanın derinliklerinde gibi hissediyordu Umay.

Yine ağaçların ortasındaki boşluğa geldi ama bu kez uzandı. Toprak zemin havadan daha soğuktu ama umursamadı. Hayatı hepsinden soğuktu çünkü. Bir süre hareketsiz ağaç dallarının arasından görünen gümüş rengi gökyüzünü izledi. Eğer soğuktan zatürre olup zaman içinde ölmeyeceğini bilseydi burada saatlerce, içinde bulunduğu ruh haliyle belki günlerce durabilirdi. Ama sadece üzgündü, hatta biraz depresyondaydı intihara meyilli değildi.

Yattığı yerde bağdaş kurar biçimde doğruldu. Gözüne ağacın gövdesine dayanmış kürek ilişti. Kalkıp yaklaştı. Almak için uzanırken duraksadı. Küreğin ağız kısmında bir kırmızılık gördüğünü sandı. Eğildi ve dikkatlice baktı. Dehşete kapıldı. Olabilecek tüm mantıklı açıklamalar sırayı bozmuş öğrenci güruhu gibi yığılıyordu kafasında. Kanın üzerine yapışmış birkaç saç teli vardı. Uzun saç telleri bir kadına mı aitti? İstemsizce ne bulmayı beklediğini bilmeden etrafı taramaya başladı. Yerde ne olduğunu bilmediği şeyler arıyordu. Az önce uzandığı yer normal gelmedi gözüne. Evet kesinlikle toprak alanın diğer bölgelerinden farklıydı. Sonradan kapatılmış ama iyice düzleştirilmişti. Belki de tümsek olmasın diye fazlalık kum başka bir yere taşınmıştı. Umay düşünceleri üzerindeki tüm kontrolünü kaybetmişti. Beyni kendi kendine fikirlerden oluşan çeşitli film şeritleri geçiriyordu gözünün önünden.

Yere çöküp toprağı eşelemeye başladı. Eşeledikçe önceki yağmurlardan kalma çamurlu kısımlara ulaştı. Devam etti. Elleri, pantolonu ve saçlarını önünden çekmek için dokunduğu yüzü çamur içinde kaldı. Eşelemekten elleri acıyordu artık. O kadar derin bir çukur açmıştı ki önünde, kuruntuları yüzünden kendine kızmaya başlamıştı.

Aniden elini çekti topraktan. Titremeye başladı. Ama zerre kadar üşümüyordu artık. Ya da hissetmiyordu üşüdüğünü. Ellerini dizlerinin üzerine koyup birkaç saniye baktı az önce eline dolandığı için irkildiği saç tutamına. Az evvelki kalabalıktan eser kalmamıştı; ıssız terk edilmiş bir ev gibiydi şimdi kafasının içi. Tek bir kelime etmiyordu iç sesi.

Neden sonra nöronları yeniden elektrik akımını iletebilecek hale geldiğinde yapmak zorunda olduğu şeyi yaptı. Titreyen ellerini yeniden uzattı toprağa. Daha nazik davranıyordu artık; sanki onu daha fazla incitebilmesinin bir yolu varmış gibi. Yüzünün hatları çıktı önce ortaya, toprağa bulanmış, tanınmaz hale gelmişti. Umay eliyle temizlemeye devam etti çamurları. Ağzı açıktı, çamur dolmuştu. Hem ağzına hem gözlerine çamur dolmuştu. Artık kim olduğu seçilebiliyordu. Umay hıçkırıklara boğuldu. Ne yapacağını bilemedi. Telefonu içerideydi. Polisi aramalıydı. Yerinden kalktı tam içeri doğru koşmaya hazırlanırken durdu. Geri döndü Burcu'nun cansız bedenine baktı. Kim yapmıştı bunu? Baydemir mi yapmıştı? Hayır o olamazdı. O mu yapmıştı? Düşündü ya da düşündüğünü sandı. Düşünceler az evvelkinden daha hızlı akıyordu şimdi. Polise gidemezdi. Neden gidemeyecekti ki? Gitmesi gerekirdi. Kocasını mı tutuklayacaklardı? O mu yapmıştı? Burcu onun bu kadar umurunda değildi. Kim yapmıştı. Baydemir'i koruması mı gerekirdi? O kocasıydı. Ya o yapmadıysa? Önce emin olmalıydı. Çünkü şimdi polise giderse tutuklanacak kişi belliydi. Belki ona zarar vermek isteyen biri böyle bir komplo hazırlamış olabilirdi. Belki de gerçekten o yaptı diye düşündü. Birkaç saniye içinde daha birçok şey düşündü ama nihayetinde az evvel eşelediği toprağı yeniden kapatırken buldu kendini. Kazağının kolunu eline doğru indirip küreği sapının ortasından tuttu. Elinin değmemesine özen gösteriyordu. Küreği kömürlüğe koyup anahtarları yanına aldı. Duş aldı. Giysilerini yıkadı. Yürürken çamur bulaşan yerleri temizledi. Ve ısınmak için yatağına girdi. Ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl yapacağını bilmiyordu.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin