Denek

127 30 3
                                    


Yemek masasında oturmakta olan tek kişi Sarp'tı. Baydemir evin ortasında denebilecek odanın bir köşesine mimarın dehası sayesinde sıkıştırılmış tavandan yere kadar uzanan camın önünde, dalgın bakışlarını bahçenin garaj ve ince yürüyüş yolu dışındaki her yerini kaplayan ince çimlerde gezdiriyordu. Çimleri ya da başka bir şeyi gördüğü yoktu, olayların bu derece karmaşıklaşması onu bile düşüncelere daldırabilecek kadar feci sayılabilirdi. Karaca'nın merak ettiği arkadaşını yemek odasının içinde arıyormuş gibi bir hali vardı; masanın etrafında tur atıp duruyordu. İnci bahçeyi kolaçan etmeye çıkmıştı, onlarla aynı anda geldi yemek odasına. Umay kardeşinin kulağına yaklaştı.

"Onları görmezken bile insanların ne yapmakta olduğunu bilmek nasıl bir duygu biliyor musun Burkay? Biraz garip ama hiç de abes değil. Altında yatan nedenler o kadar sıradan ki davranışların öngörülemez bir tarafı kalmıyor."

Ardından yemek odasına çoşkulu bir giriş yaptı. Yemek masasının şahaneliğini alkışladı. Kendisine ve kardeşine birer sandalye çekti. Bu sırada Burkay çalan telefonuna cevap verdi. Arayan İstemi'ydi. Tatilden yeni dönmüş ve Umay'ı bir görmek istiyordu; eğer kendisi de musaitse Umay'ı evinde ziyarete gitmeleri mümkün müydü? Kusursuz plan işleve sokulmuştu sonuç olarak. Burkay ferahlayarak kardeşine baktı, evine gelmek isteyen bir misafire hayır demezdi sonuçta. Yüzünde imalı bir gülümsemeyle onayladı Umay. Telefonu kapatan kardeşinin kulağına tekrar eğildi.

"Demek bu yolu buldunuz. Enfes, kimin fikriydi?"

Burkay elindeki çatalı unuttu ve çatal gevşeyen parmakların arasından sıyrılıp içi biberiyeyle bekletilmiş aromalı zeytin yağıyla dolu porselen tabağın üzerine düştü. Tabak şangırtıyla iki parçaya bölünürken beyaz masa örtüsü zeytin yağının hafif ritmiyle yeşile boyanmanın verdiği hissi tattı. Belki İnci onu kullanmak için yeterince ısrarcı davranıp kendisiyle uzun bir uğraşa girmezse bu leke sayesinde emekliye bile ayrılabilirdi masa örtüsü. Masanın etrafından çeşitli tınılarda "ay!" sesleri yükseldi. Eller önce havaya sonra yoluna kaygısızca devam eden zeytin yağının hedefindeki tabaklara gitti. İnci rulodan fazlasıyla çekip dürdüğü kağıt havluları uzaklaştırılan tabaklardan geriye kalan savunmasız zeytin yağının üzerine bastırırken bir parçayla da ikiye ayrılan porselen tabağın hatırasını sarmaladı.

"Ah nasıl oldu öyle, kırılacağı varmış işte ne yaparsın. Nazar çıktı nazar!"

"Hahha! İnci alemsin. Çatal düştü ve tabağın belli ki kibar bir yerine denk geldi, bunu başka bir şeye bağlaman gerekmiyor."

"Ben hemen yeni bir örtü getireyim en iyisi. Hemen hallederim."

"Çok açız ve yiyeceğimiz masa örtüsü değil. Seni rahatsız edecekse çekip bir köşeye atabilirsin ama yenisine gerek yok."

"Şey ben... Umay'ım belki siz rahatsız olursunuz diye..."

"Olmuyoruz. Değil mi?"

Eh, olan vardıysa da şu sıra kimse Umay'a muhalefet olmaya gönüllü görünmüyordu. Yemeğin ortasına geldiklerinde zil çaldı. İstemi, Burkay'ı aradığında çoktan yola çıkmış olmalıydı ki gelişi yirmi dakikayı bile bulmadı. Yemek odasına adımını attığında sessizlik dalgası tepkisiz yüzünü sıyırarak kulaklarına çarptı. Ortam düşündüğünden kat be kat sakindi. O bir velvele bulmayı hayal etmiyordu elbette ama sağda solda isteri krizleri geçiren birileri olması şaşkınlık yaratmazdı.

Selam verip masa etrafındakilerle tek tek tokalaştı ve kendisi için çekilen bir sandalyeye yerleşti. Sadece çay içeceğini belirtip onları yemeğinden etmemek adına bir iki çatal peynir alabileceğini söyledi. Yan gözle Umay'ı incelemeye koyuldu. Öyle iştahla yiyordu ki onu izleyen tek kişi İstemi değildi elbette. Herkes kaş altından onu izliyor önüne tabakları çekişine belli etmemeye çalıştığı bir şaşkınlıkla bakıyordu. Bunun dışında geçen seferden çok farklı göründüğünü anlaması zor değildi; bir nörolog bunu şıp diye anlayabilir sonuçta. İzlendiğinin farkında olan Umay da gözlerini yana devirip ona göz kırptı. Kesinlikle bu kez çok farklıydı.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin