Bazı Sesler Acıtır

226 33 0
                                    

Umay karanlığın içinde sessizce çıktı merdivenlerden. Hepi topu iki katın merdivenleri arşa çıkarmış gibi uzadıkça uzuyordu. Çıkaracağı gürültüden çekindiği için asansör kullanmamıştı.

Son merdivenden adımını atmadan önce büyük bir tereddüdün içine düştü. Kafasını önüne eğerek karanlıkta seçebildiği kadarıyla karoların desenlerinde gezdirdi gözlerini. Kendisini engellemesini umarcasına kavradı tırabzanı. Geri dönmeyi o kadar çok istiyordu ki zihni kendisine oyun oynayarak telefonunun titrediğini sanmasına sebep oldu. Bir yere çağrıldığını umarak cebindeki telefona attı elini. Simsiyah ekranı görünce hayal kırıklığı yaşadı. Yetişememişimdir düşüncesiyle -umuduyla- ekranı aydınlattı çağrı ya da mesaj olup olmadığını kontrol etti ve ikinci kez hayal kırıklığı yaşadı.

Titreyen elindeki telefonu yeniden cebine koyarak sessizliğe dikkat kesildi. Sessizliğin kesin ve güçlü olmasını umut ediyordu. Ne yazık ki sessizlik düşündüğü kadar kesin değildi. Aniden başlayan çarpıntıyla öleceğini hissetti. Hissettiğini sandığı ölümün gerçek olmasını acıyla arzuladı.

Gözlerinden iki şilep akarken tırabzanı bu kez kendisinden güç almak istercesine, tekrar, tüm kuvvetiyle sıktı ve adımını son merdivenden yukarı atmayı başardı. Bir yokuşun en dik noktasına tırmanmayı başarmış bir arabanın, vitesi boşa alınarak aşağı yönde ilerlemesi gibi artan bir ivmeyle ofisin kapısına kadar gelebildi.

Giderek yükselen sesin yoğunluğu önüne koyulmuş bir barikat gibi çarptı Umay'a. Olduğu yerde sabitlenerek kıyık olan kapının önünde beklemeye mecbur hisseti. Yaptığı tek şey kendine işkence etmekti ancak bundan kurtulmak için bir şey yapabilecek gücün varlığını hissetmiyordu. Tüm damarları, kasları ve kemikleri, yoğunlaşan yer çekimine teslim olmuştu. Aslında yer mi onu, yoksa o mu yeri çekiyor emin olmadı. Tek bildiği yere yapışmamak için fazladan çaba sarf etmek zorunda olduğuydu.

Yüzünü elleri arasına alarak görünmeyen yüzlerden, ona aşağılayarak bakan gizli gözlerden kendini korumak istedi. İstenmeyen iki şilep daha sızdı çenesine. Ciğerlerini oksijenle doldurmak istedi ancak sanki aldığı soluk nefes borusundan öteye gidemiyordu. Elini kapının pervazına dayayarak güç almaya çalıştı ve tekrar soluk almayı denedi. Bayılmak üzereydi. Bayılmasına ramak kalmıştı. Gözlerini sımsıkı kapatarak içinden "Şimdi olmaz!" dedi ve tekrar nefes almayı denedi. Ciğerlerinin en dipteki baloncuklara kadar şiştiğini hissedince biraz olsun rahatlayarak gözlerini yeniden açtı. Bayılma riskini atlatmıştı ancak başının dönmesini atlatabilmek için bir süre daha yasladığı elinden destek alması gerekti.

Birkaç soluktan sonra daha fazla uzatmanın kendisi için daha büyük eziyet olacağını anlayıp girmeye karar verdi. Buna karşılık kararının gereğini yerine getirmek için de hazır değildi. Boş koridorun sonuna dikti gözlerini. Karanlığın içinden çıkıp kendisini buradan götürecek birini hasretle bekledi. Umay titreyen ellerini çaresiz uzattı kapının topuzuna. Bu işi tek eliyle yapamayacağından emindi. Zaten açık olan kapı usulca aralandı. Yere düşen bir iki kağıdı gördü önce kafasını kaldırmaya korktuğu için, gözleri yerdeydi. Sonra kendisine geniş bir gülümsemeyle bakan kadının yüzünü gördü. Şiddeti kasıtlı olarak artan seslerin kafasının içinde dalgalanarak gözlerinden fışkırdığını hissetti. Sesler duvardan yansıyıp kendisine sert bir cisim gibi çarpıyordu. Duvarlar iri birer hoparlörün yüzeyi gibi dalgalanıyordu. Adamın kendine dönük ensesi giderek çirkinleşiyordu.

Umay derin bir solukla birlikte açtı gözlerini. Sanki uyurken hiç nefes almamış gibi oksijene acıkmıştı. Yine terlemişti, sırılsıklamdı ve yanakları da ıslaktı. Bunlar ter olamayacağına göre Umay yine uyurken ağlamıştı. İkinci kez ağlamasına sebep olacak türden rüya gördüğü için tedirginlikle, üstüne çöreklenen ağırlığa rağmen yerinde doğruldu.

ENTELEKTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin