WattpadFanficsTR Türk Dizisi Dünyası okuma listesinde!
İki eliyle kulaklarını kapatmış, "Susun artık." diyordu. Odasında tek başınaydı, konuşan kimse yoktu. Hep bir konuşanı olsun istiyordu fakat içindeki ses bu çağrıya "Ne dilediğine dikkat et," de...
İki eliyle kulaklarını kapatmış "Susun artık." diyordu. Odasında tek başınaydı, konuşan kimse yoktu. Hep bir konuşanı olsun istiyordu fakat içindeki ses bu çağrıya "Ne dilediğine dikkat et." dercesine mızraklı bir yanıt vermişti.
Etrafta kimse de yokken üstelik neyin seremonisiydi tüm bu yaşanan acı nöbetleri... Kafasının içinde, onu hep dibe iten, ancak oraya layık olduğunu ve tüm insanlığın onu parmaklarıyla gösterip güldüğünü söyleyen o ses, karanlıkların içinden bir uğultu halinde sarmıştı tüm benliğini.
Mağarasına gitmek istiyordu. Bazı gizli cevapların kulağına fısıldandığı, soğuk, kuru ama dermanını bulabildiği mağarası. Dermanı için bu sefer kulağına fısıldayan olmadı, onun yerine kendisine bir ejderha hediye edildi. Mağara bu sefer aşırı cömertti. Aldı o ejderhayı, sevemese de canını da yaksa, elleriyle büyüttü. Sonra kafasındaki uğultuların, karanlıkların üstüne saldı.
Ejderha, onun içindeki tüm karanlığa alevler püskürttü, aydınlattı. O aslında sadece ona gülenler pişman olsun isterken Ejderha ona gülen tüm insanlığı yaktı, kül etti. Üstelik sadece gülenler değil yaklaşan her şey yandı. Çünkü bilirsiniz bir ejderhayı eğitemezsiniz. Onlar sadece yakar.
Ejderhasının yakım-yıkımından biraz da olsa keyif aldığını hissetti. En azından sesler nihayete ermişti, mutluydu. Hislerini paylaşma ihtiyacı duyuyordu fakat herkes ve her şey yanıp bitip kül olmuştu. Başını eğdi, yanık ve kanlı ellerine baktı, gülümsedi "Keşke en azından bir konuşanım olsaydı." diye iç geçirdi. Bu, içiyle yaptığı son konuşmasıydı...
Ağustos / 27
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İnsan hayatı boyunca çeşit çeşit duygulara teslim olur. Hırs, korku, şaşkınlık, ihanet..
Ama benim hissettiğim şey tamamen boşluktu. Geleceğimi düşünemiyordum bile. Ferit'in dün gece gördüğüm o korkutucu hali hala gözlerimin önünden gitmiyordu. Delirmiş gibiydi. İçkinin de etkisi vardı tabii ama içinde yatan bir şeylerin dün gece ortaya çıktığını görmüştüm.
Acı ile gözlerimi açtım. Dün gece geç saatlere kadar ağlamış sonra zar zor kendimi yatağa atmıştım. Ağlayarak uyuyakalmıştım. Ferit Korhan, beni gerçekten yoruyordu. Onun her bilinmez tarafıyla tanışmam beklenmedik şekilde oluyordu. Ve beni yok ediyordu.
Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Gözlerim o kadar ağrıyordu ki hiç açmayıp saatlerce uyumak istemiştim. Kalbim kırılmıştı. Dün Ferit'in ellerinin bana kalkacağı korkusu, geçmişe gitmem; beni çok korkutmuştu.
Yavaşça kilidi açıp odadan çıktım. Ferit koltukta oturmuş elini sarıyordu. Adım seslerime dönmüştü. Onunda benden pek bir farkı yoktu. Gözleri kızarmış, yaralarında kan toplamıştı. Salon darmadağındı. Yastıklar yerde, koltuklar yer değiştirmiş, masa yere düşmüştü. Acıyan gözlerimi umursamadan bakışlarımı ondan çektim ve banyoya adımladım. Kapıyı kapatmadan lavaboya yaslandım ve zorla yüzümü yıkadım. Yanaklarım, göz kapaklarım, burnum ağrıyordu.