“Kalp, ancak kırıldığında yahut bir çatışmanın ortasına atıldığında layıkıyla atmaya başlar” der Hannah Arendth. Yaşıyor ve hissediyorsan paramparça olman, gücenmen, incinmen kaçınılmazdır ve bir kalp taşımanın hakkını veren en güçlü duygu, sorumluluk duygusudur.
Sabah kahvaltısı için hepimiz masadaydık. Bizim tarafımızda ses çıkmazken Orhan babam ve İfakat Hanım seslice sohbet ediyorlardı. Arada Gülgün annem ve Halis dede de katılıyordu onun haricinde masada pek ses çıkmıyordu.
Dün gece Ferit, gece geç saatlerde gelmişti ve uykum hafif olduğu için uyanmıştım. Gözümü açmadan sadece adım seslerini dinlemiştim. Sanırım içmişti ki adımlarını sürünerek ve güçlükle atıyordu. Birkaç dakika sonra da kendini yatağa atmıştı. Onun dalmasını bekledikten sonra yattığım koltuktan kalkıp onun ayakkabılarını çıkarmış, üstünü de örttükten sonra tekrar koltuğa dönüp uyumuştum.
Onun bebek bakıcısı değildim ama o bu yaşa kadar bu ilgiyle büyümüştü. Aile yapısı olarak, abisi daha olgun biriydi. Ferit el bebek gül bebek yetiştirildiği için daha şımarık biriydi. Evdeki herkes Halis dededen çekinseler de Ferit ondan korkmuyordu. Halis dede, Ferit'e düşkündü. Bunu bakışlarından anlayabiliyordum. Ferit'te bu sevgisinden, ilgisinden yararlanıyordu.
Bakışlarımı Ferit'e çevirdim. Sakince kahvaltısını yapıyordu. Bir şeyler düşünüyordu. Sabahtan beri dalgındı. Dün ile ilgili mi düşündüğünü merak ettim. Ya da ben büyütüyor olabilirdim. Onun hiç hiçbir şey ifade etmiyor olabilirdi. Ne de olsa alışkındı o, her kızla yakınlaşmaya.
Sabahları kahvaltı yapamadığım için birkaç peynir ile geçiştirmeye çalıştım. Bizim evde kahvaltı yapmadığımdan dolayı bu senaryoya alışıktım. Buradakiler de alışmıştı ki ilk günlerde ki gibi zorlamıyorlardı beni, yemem için.
Derin bir nefes aldım. Aileye nasıl dahil olabilirdim ki? Masaya bir bakış attım. Herkes, sanki ben hep burdaymışım, hep bu masada oturuyor ve susuyormuşum gibi rahattılar. Bu benim için de kolaydı aslında. Garipsememiştim. Zor olan Ferit'e alışmaktı aslında. Bir öyle bir böyle tavırları, birine kızınca çevresine zarar vermek isteyişi, çok sevinince çocuğa dönmesi gibi tavırları bu yaştaki biri için bana garip geliyordu.
Bazen düşünüyordum o daha olgun olsa, işi olsa ya da bu aileden birisine benzese nasıl olurdu diye. Ya da başka şekillerde tanışmış olsaydık, başka şekillerde evlenseydik; onu sevebilir miydim? Belki.
Yemek masasından Halis dede kalkınca hepimiz kalkmıştık. Ben ve Ferit sessizce odaya çıktık. O önümde, ben arkasında öylece yürüdük. Genelde bana laf atar, sataşır ya da şakalaşırdı ama başka bir durumu olduğu belliydi. Odaya çıkana kadar ses etmedim.
Arkasından kapıyı kapattıktan sonra yatağın ucuna oturdum. O da bana kısa bir bakış atıp kıyafetlerin olduğu yere gitti. Kaşlarımı çattım. Sorun bende miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letavitsa | Yalı Çapkını
FanficWattpadFanficsTR Türk Dizisi Dünyası okuma listesinde! İki eliyle kulaklarını kapatmış, "Susun artık." diyordu. Odasında tek başınaydı, konuşan kimse yoktu. Hep bir konuşanı olsun istiyordu fakat içindeki ses bu çağrıya "Ne dilediğine dikkat et," de...