Aşk sanki aramızdaydı ama o görmek istemiyordu.
Bazen iki kişinin kalbi aynı anda atmaz ama yine de iki kalp sesi duyulur.
Ve duyulan ikinci ses ilk atan kalbin yankısıdır…İnsanın en büyük yarası, kalp ağrısıdır derler. Öyle değildi. Bir insan tarafından anlaşılamamak, onun seni anlamadığını düşünmek, kafasında; kalbinde yerin olmadığını hissetmek, en ağır olanıydı.
Ferit Korhan, küçükken anlaşılamamış, verdiği sevgi ve saygının gramını alamamış bir adamdı. En küçük yara almasında, hemen savunmaya geçiyor, kendini korumaya çalışıyordu. Onu kimse korumamıştı çünkü. Kimse onun önüne geçip siper olmamıştı. Ferit, kendi elleri ve kolları ile kollamıştı kendini. Bu yüzden yaraları vardı. İyileşmeyen, kabuk bile tutmayan yaraları.
Arabanın içinde uzunca bir sessizlik hakimdi. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ondan bir şeyler beklemiştim stüdyoda. Bir itiraf, ya da duyguları ile ilgili bir sözcük. Ama beklediğim gibi Ferit duygularını kabuğuna saklamayı tercih etmişti.
Kime ne hissetmesi, kimin hakkında ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Kime nasıl davranması, kime saygı duyması gerektiğini de. Dedesine olan sevgisini ve saygısını anlıyordum. Gözlerinden okunuyordu. Hala dedesi tarafından kabul görünmeye, sevilmeye ihtiyacı vardı.
Ama bir yandan da, küçükken her ne yaşamışsa, evdekilere de ayrı bir saygısızlığı vardı. Ne annesini, ne babasını sayıyor, onlara kafa tutuyordu.
Ferit'in geçmişini merak ediyordum. Küçükken, bu çatının altındaki aile'm dediği insanların ona ne yaptıklarını, ne yaşattıklarını merak ediyordum. Yaralarını sarmak istiyordum bir nevi. Benimde küçükken aldığım darbeler vardı ama Ferit'in bu ailede yaşadıkları fazlaydı.
Yengesine olan nefretini, bakışlarından görebiliyordum. Ondan iğreniyordu. Belki de amcasının ölümünden onu sorumlu tutuyordu. Bu da bir ihtimaldi tabii. Ama başka şeylerin de olduğunu hissediyordum. Yengesi, ne Ferit'in ne de Fuat abinin düşüncelerini önemsiyordu. Bu yalının içinde onları fazlalık gibi görüyor olmalıydı.
Bu Korhanlar, dışarıdakilerinin sandığının aksine fazla yaralıydı. Yalının içinde çok kan akmıştı. Bunu yorgun seslerinden, geçmişten hiç bahsetmek istememelerinden anlayabiliyordum. Yalıdakilerin, geçmişe olan nefreti gözle görülebiliyordu. Halis dede, bu aileyi; ona duyulan korkuyu, saygı kabul ederek kurmuştu.
Evet ailedekiler ondan korkuyordu. Bu baba, dede veya eş olduğu için duyulan saygı değildi. Bu, evdekilerin ondan korktuğu bir saygıydı. Ve korku ile kurulan ilişkiler, en küçük bir yanılsamada yıkılırdı.
Büyük ihtimalle, Halis dede yataklara düştüğünde, ki Allah göstermesin, bu ailede ona ilk sırt çevirecek kişi ya İfakat Hanım, ya da oğlu olacaktı. Çünkü torunlarında hala gördüğüm sevgi, ne Orhan baba da ne de İfakat Hanım'da vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letavitsa | Yalı Çapkını
FanficWattpadFanficsTR Türk Dizisi Dünyası okuma listesinde! İki eliyle kulaklarını kapatmış, "Susun artık." diyordu. Odasında tek başınaydı, konuşan kimse yoktu. Hep bir konuşanı olsun istiyordu fakat içindeki ses bu çağrıya "Ne dilediğine dikkat et," de...