WattpadFanficsTR Türk Dizisi Dünyası okuma listesinde!
İki eliyle kulaklarını kapatmış, "Susun artık." diyordu. Odasında tek başınaydı, konuşan kimse yoktu. Hep bir konuşanı olsun istiyordu fakat içindeki ses bu çağrıya "Ne dilediğine dikkat et," de...
Sana gelip, bak beni bu yaraladı, bak şu nefesimi kesiyor, bak bu iz beni saatlerce duvarlara baktırıyor, demek isterdim. Saatlerce omzunda ağlayıp, saçlarımı okşamanı sonrasında ellerinin ellerime kenetlendiği geceleri düşlerdim. Ama biliyorsun, isteklerim hiçbir zaman olmaz.
Korku dediğimiz his tam olarak nasıl tanımlanabilir? Bir insan beklemediği, düşünmediği bir şeyden korkması; sevdiği birini kaybetme korkusu ya da ortaya çıkacak olan şeylerin korkusu..
Korku tam olarak tanımalanamazdı. İnsanlar, yapı olarak tek bir şey düşünmezler; hisleri ile de yön veremezlerdi. Bu yüzden korku, aslında en büyük düşmanımızdı. Bazı şeyleri korktuğumuz için yapmaz, bazı şeyleri de -yanlış olsa bile- yapardık.
Ve annecim, ben bunu yazdığım tarihe kadar o kadar çok korktum ki bazı şeylerden, onlar benim büyümem için en büyük yardımcımdı aslında. Sen korkarak büyüme diye, hayatımı hep senin için dimdik ve güçlü yürüdüm. Umarım ileride bana teşekkür edersin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bazı anları sadece kafamda ürettiğimi düşünüp dururdum zamanında. Ama öyle değildi. O anlar, acılar, korkular ve daha nicesi bende hissedilirdi. Geçmişte hissettiğim hiçbir duyguyu şimdi hissetmiyordum ama. Hayatıma daha farklı korkular, daha farklı heyecanlar girmişti.
Korkmuş ve şok olmuş bir şekilde, yerde yatan Ferit'e bakıyordum. Şeker hastası olduğunu biliyordum ama bayılacak duruma geleceğini bilmiyordum. Korku ile yüzünü avuçlarım arasına aldım. Sakalları avuç içime batıyordu.
"Ferit!" dedim. Sesim korkuyla yalının salonunda yayılmıştı. Yanımda birileri bağırıyor, bir şeyler söylüyorlardı ama duymuyordum.
"Abidin, koş iğnesi!" Orhan babanın sesi ile ortama geri dönmüştüm. İçimden bildiğim bütün duaları ederken, Ferit için endişelenmiş, korkmuştum. 'Allahım,' dedim içimden; 'Allahım, ona bir şey olmasın..'
Abidin abi hızlı şekilde iğneyi getirmişti. Orhan babanın yardımı ile Ferit'i doğrultup duvara dayamıştık. Soluk yüzüne baktım. Neden böyle olmuştu? Abidin abi, iğneyi Ferit'e enjekte etmişti. Orhan babamlara müsade ettim. Abidin abi ile tutup koltuğa yatırmışlardı. Korkudan ağlıyordum ve yüzüme düşen damlaları yeni fark etmiştim.
Ferit'i hep mutlu, güçlü ve dimdik gördüğümden dolayı onu böyle halsiz görmek içimi titretmişti. Ben ona ne zaman, bu kadar alışmıştım bilmiyordum. Ama korkuyordum. İyi olacaktı, o iyi olacak ve eski haline dönecekti.
Yere oturdum. Diğerleri yavaşça koltuğa çökerken, ellerim saçlarına gitti. Uyanacaktı biliyordum ama bu içimdeki korkuyu atamıyordum. Onu böyle görmek hoşuma gitmemişti. Parmaklarımı saçlarında dolaştırdım. Kafamı koltuğun koluna yaslayıp onu izlemeye başladım.
"Babam gelmeden ayılsa iyi olur," dedi Orhan babam. Hızla bakışlarımı ona çevirdim. Ferit'in neden bu hale geldiğini merak etmiyorlar mıydı? Neden sadece iyi olup, ayağa kalkması; onlara sorun çıkarmaması önemliydi?