Başladığınız tarihi buraya atabilirsiniz!
Umarım kitabımı ve daha sonra yazacağım diğer kitaplarımı en az benim kadar seversiniz. Şimdiden teşekkür ederim.
Keyifli okumalar dilerim!
Bölüm şarkısı: Jesse Jo Stark- Lady Bird
_______
Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epeyce fazlaydı. Yıllardır süre gelen tartışmanın cevabını kendi gözleri ile görmeye niyetleri vardı.
Yaşadıkları yerin ismini, dillerden düşmeyen küllerinden doğan katilden esinlenerek oluşturan Ash* kasabası sakinleri ikiye ayrılmıştı: Phoenix ve Anguis.
(*Ash: Kül)
Phoenix anka kuşunu temsil ederken, Anguis yılanı temsil ediyordu. Birbirinden bağımsız olduklarını düşünen insanların aslında farkında olmadıkları bir şey vardı: Aynı kaderi paylaşıyorlardı.
Birbirlerinden nefret eden kasaba sakinleri kendi aralarında bir sonuca varmışlardı. Aralarına upuzun bir çizgi çekerek kendi yaşadıkları bölgeyi bir diğerinden ayırmışlardı. Kimse kimsenin bölgesine adımını atmayacak hatta Phoenix ve Anguis bölgelerinde yaşayan insanlar birbirleri ile muhatap dahi olmayacaklardı.
Uzun ve insanı ürpertecek soğuklukla geçen bu gece de kasabayı tozu dumana katacak kişi, herkesi kör edecek ışıkla bölgeleri birbirinden ayıran upuzun çizginin tam üzerinde belirdi. Adeta yer çatırdadı. Herkes onun kim olduğunu bildiği için etrafta deli gibi koşturup bağırmaya başladılar. Hatta bu anın geleceğine o kadar emin olanlar vardı ki, kim bilir ne zaman hazırladıkları valizlerini alıp kaçmaya başladılar. Herkes birbirine çarpıp düşerken bir yandan da gözlerini ondan ayırmıyorlardı.
Küllerinden doğan katil.
Acaba ne için ya da kim için gelmişti? Herkesin aklını aynı sorular kurcalıyordu.
Siyah pelerininin içine gizlenmiş, diz çökmüş vaziyetteydi. Kimse onun yüzünü göremese de saçmış olduğu ışık ve siyah pelerini onu ele veriyordu. Duvarın kenarında duran 6 yaşındaki küçük kız sessiz sakin bir şekilde etrafı seyrederken bir an gözü, siyahlığa hapsolmuş yerde hareketsizce duran katile kaydı. Babası ondan bahsetmişti ve her bahsedişinde onun çok kötü biri olduğunu ve ondan uzak durması gerektiğini defalarca vurgulamıştı. Fakat küçük kız hiç öyle hissetmiyordu.
Aksine onu tam olarak göremese bile küllerinden doğan katilin ona zarar vermeyeceğinden adı kadar emindi. 6 yaşında küçük bir kız çocuğu olmasına rağmen fazlasıyla korkusuz ve kendinden bile büyük cesarete sahipti. Hatta yasak olmasını bildiği halde, kendi bölgesi dışında bir çocukla kaçıp oyunlar bile oynuyordu. Kız, Phoenix; çocuk ise Anguis bölgesindeydi.
Hızlıca gözleri çizginin karşı tarafında duran 9 yaşındaki oyun arkadaşına döndü. Üzerindeki siyah yün hırkasının kenarlarını avuçlarının içine almış sıkıyordu. Birbirlerine karşı duydukları sevgiyi simgeleyen, birbirlerine hediye ettikleri bilekliğine gözü çarptı. Hala bileğindeydi ve olduğu yerden siyah bilekliği görebiliyordu. Gülümsemesine engel olamadı.
Çocuğun koyu kahverengi gözleri kızınkilerle buluşunca gözlerini kırpıştırdı. Kirpiklerinin uzunluğu uzaktan bile belli olacak derecede dikkat çekiciydi. Çocuk onun kadar korkusuz olmayacaktı ki korkarak bakan gözlerini, kızın gözlerinden ayırıp yavaş yavaş ayağa kalkmaya başlayan katile dikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasyKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...