2.BÖLÜM: ''ÇİÇEK TARLASINDAKİ ÖLÜ PAPATYA'' #TENEBRIS

26 2 2
                                    

Selamlar. Bölüm geç geldiği için üzgünüm fakat hem aksiliklerden dolayı hem de son bir haftadır hasta olduğum için bölümü bir türlü istediğim gibi yetiştirememiştim...

Her neyse, şimdi geldi yeni bölümümüz! Umarım çok severek okursunuz :)

Lütfen oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın. Benim için ne kadar kıymetli olduğunu söylememe gerek yok artık :)

Keyifli okumalar dilerim!


Bölüm Şarkıları: The Fray – How to Save a Life,

NF- Paralyzed

^^^


KÜLLERİN DOĞUŞU SERİSİ

2.KİTAP – TENEBRIS

^^^

2.BÖLÜM: "ÇİÇEK TARLASINDAKİ ÖLÜ PAPATYA"


GEÇMİŞTEN BİR KESİT:


"Hakan! Biraz yavaş koş! Sana yetişemiyorum," diye bağırdı küçük kız. Nefes nefese kalmıştı fakat koşmaya devam ediyordu. Arkadaşına yetişebilmek için koşmaya ara vermemeliydi çünkü çocuk gerçekten de çok hızlıydı.

"Senin bacaklarının benimkilerden kısa olması benim suçum değil!" diye seslendi Hakan. Kızın kendisini göremediğini bildiğinden kendi kendisine güldü. Onunla atışmaya bayılıyordu. Kız, onun en iyi arkadaşı olmuştu.

"Çok pisliksin!"

Hakan kahkaha attı. Koşuşunu bilerek yavaşlatmıştı çünkü kızın ona yetişmesini istiyordu. Yan yana koşarlarken ona bakıp kızaran yanaklarını seyretmek çok hoşuna gidiyordu. Hele şu tatlı suratında olan çilleri yok muydu... Hakan o çillere hayrandı.

Kız, nefes nefese "Nerede bu çiçek tarlası? Çok yoruldum!" diye hayıflandı. Artık koşmayı bırakmıştı; Hakan'a yetişmeyi de. Aralarında çok mesafe kalmadığından Hakan da durdu ve dönüp arkadaşına baktı. Koşmadan dolayı yanakları al al olmuştu.

"Az kaldı Anka. Hadi! Ablama papatyalar götüreceğim! Çok sevinecek!"

"Peki ya ben? Bana da çiçek çalacak mıyız oradan?"

Hakan bu soru üzerine gülmeye devam etti. "Çiçek çalmayacağız Anka. Sadece ödünç alacağız," dedi ama ödünç almayacaklarını ikisi de biliyordu. Ayrıca çiçek tarlasından bir iki tane çiçek koparsalar, bunu kim fark edebilirdi ki? Koskocaman bir yerdi orası. Büyülü bir yer gibiydi adeta.

Rengârenk çiçeklerin olduğu, insanın içini açan çiçeklerle dolu geniş mi geniş bir tarlaydı. Sahibini de birkaç kere görmüşlerdi. Yaşlı, kısa boylarda sevimli bir teyzeydi. İki arkadaşın, kendi tarlasından masumane bir amaçla çiçek koparmaları görse de bir şey demezdi herhalde.

"Ödünç almayacağımızı biliyorum! Altı yaşında olabilirim Hakan ama salak bir kız çocuğu değilim ben!" dedi Anka, sanki hakarete uğramışçasına. Kızdığında ne de sevimli oluyordu. Onun da yanakları tıpkı arkadaşı gibi kıpkırmızı olmuştu ve burnunun ucu da hafiften kızarmıştı.

"Özür dilerim, haklısın. Sana salak demedim zaten. Seni kırdıysam üzgünüm, miniğim."

"Beni kırmadın. Şaka yapmıştım!" diye şakıdı Anka. İşaret parmağını Hakan'ı gösterecek şekilde doğrulttu. "Bu kadar kolay kanma her söylediğime şapşal çocuk." Güldü. Gülüşü kahkahaya dönüştüğünde koyu kahverengi gözlü arkadaşı da ona katıldı.

KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin