4. BÖLÜM: ''AYNI BEDENDE İKİ FARKLI İNSAN'' - TENEBRIS

10 1 0
                                    

KÜLLERİN DOĞUŞU SERİSİ

İKİNCİ KİTAP – TENEBRIS

Selamlar. Sizleri çok özledim...
Bayadır yoktum, biliyorum ama yazacak halde değildim ne yazık ki... Neyseki şimdi geldim, buradayım.
Sizleri beklettiğim için üzgünüm. Anlayışınız ve sabrınız için çok teşekkür ederim ❤️

Keyifli okumalar dilerim! Umarım bölümü çok seversiniz :')
Lütfen oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın! Yorumlarınızı okumayı inanılmaz özledim...

Bölüm Şarkısı: Sleeping At Last - Touch

^^^

4.BÖLÜM: "AYNI BEDENDE İKİ FARKLI İNSAN"


Bir insanın kalbi kaç defa dururdu? Kaç kez atmayı bırakırdı bir kalp? Ya da bir insanın kalbi durduktan kısa bir ân sonra yeniden atmaya başlar mıydı?

Peki ya kalbimizin atıp atmadığını anlayabilir miydik? Göğsümüze çarptığını hissettiğimiz kalp atışları gerçek miydi, yoksa insan ölüme yakın olduğunu anlayınca mı kalbinin göğsüne deli gibi çarptığını hissederdi?

Ben şu an kalbimin attığını hissedebiliyordum ama ne var, biliyor musunuz? Kalbim her attığında göğsüme bir sancı saplanıyor. Sağlıklı olanın bu olmadığını biliyorum çünkü ben iyi durumda değilim ve iyi bir durumda olmadığımdan kalbimin atışları da bana batıyor.

Babam bana her zaman kalp atışlarımın onun kulağına tatlı bir melodi gibi geldiğini söylerdi. Annem de uzaktan bizi izler, dinler ve içten içe babamın söyledikleri harfi harfiyen katılırdı. Onlar bana hayranlardı, bunu iliklerime kadar hissedebiliyordum.

Şimdi ise hissizleşmiştim, ruhsuz olmuştum ve kalbimin atışı bana bir melodi şeklinde yansımıyordu. Ritim bozukluğu olan bomboş bir müzik gibi geliyordu daha çok. Hiçbir anlam taşımayan, lüzumsuz bir müzik; tatlı bir melodiden çok uzak.

Küçükken her hastalandığımda babamla annem sırayla bana bakarlardı. İkisi de gece geç saatlere kadar ayakta kalır ve fırlamış olan ateşimi indirmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlardı. Şimdi ben tekrar yanıyordum, ateşim yine fırlamıştı fakat bana bakacak, benimle sabahlara kadar ilgilenecek olan ne annem ne de babam vardı yanımda.

Onları öyle çok özlüyordum ki bazen düşünüyordum, acaba kalbimin göğsüme batıyor olmasının sebebi bu mu diye. Onlar yanımda yoklar diye mi ben bu kadar güçsüz ve kendimden uzak hissediyorum? Neden bambaşka birisine dönüşüyordum, hem de bu kadar hızlı?

Yanlış mıydı? Dönüşmüyor muydum? Ben aslında hep güçsüz, kendini tanımayan ve iyileşebilmek için başkalarına muhtaç olan Anka Özçelik miydim?

Ya da tümüyle gerçekti ve ben artık o eski Anka değildim. Ne zaman başlamıştı peki? Bu soruların cevapları ben de yoktu çünkü cevapsız sorulara mahkumdum. Uzun süredir böyle devam ediyordu ve ben her defasında kendime aynı soruları belki de binlerce kere sormuştum ve yine binlerce kez cevapsız kalmıştım.

Ne vardı yani şimdi kendi yatağımda huzurlu bir şekilde annem ve babam tarafından ateşim düşürülmeye çalışılsaydı? Benim dileklerim hiçbir zaman çığ kadar büyük değillerdi; olabildiğince yerine getirilebilecek dilekler dilerdim hep. Fakat şimdiki dileklerim öyle ulaşılmazdı ki adeta hayal gücümün çok ilerisindelerdi.

Artık o ulaşılmaz yıldızlara benzeyen dileklerimi bile tutmanın bir anlamı kalmadı. Zira bu istekler, yalnızca içimdeki ağrı ve acıyı daha da körüklüyordu. Her soluk alışımda, sanki kalbime işlenmiş buz gibi keskin bir bıçak, her saniye biraz daha derine saplanıyordu. Bu acı, bedenimi saran alevli ateşle birleşip, beni cayır cayır yakmak için uğraşıyordu adeta. Öyle bir fırtına kopuyor ki içimde, ruhumu paramparça ederek darmadağın yapıyordu.

KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin