Yeni bölüme hoş geldiniz. İlk kitabın bitmesine çok az kaldı ve ben fazla duygusalım. Sınavlarımdan ötürü bölümü yayınlayamadım, bunun için üzgünüm. Fazla yoğun geçen birkaç haftanın ardından buradayım!
Her neyse girişi fazla tutmayacağım. Sizleri seviyorum, destekleriniz için sonsuz teşekkürler.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, benim için çok kıymetliler.
Keyifli okumalar dilerim!
Bölüm Şarkısı: League of Legends – Phoenix
_________
"Güzel kızım, uyan hadi."
"Anka? Beni duyuyor musun? Uyan hadi! Antrenmanlara geç kalacağız."
"Anka!"
"Alo? Kime diyorum!"
Bütün bu seslenişleri duyuyordum ancak gözümü açacak, cevap verecek enerjim yoktu. Mızmız bir çocuk gibi homurdanıp durduğumda Athena yatağa, tam yanıma zıplayarak oturdu. Eli saçlarımın arasında geziniyordu. "Ne kadar ağır bir uykun var," dedi, şikâyet ederek. Suratındaki ifadeyi görmememe rağmen kaşlarını çattığını biliyordum. E tabii bir yandan da halime gülüyordu.
Beni kolumdan dürttüğünde hiç istemeyerek gözlerimi araladım. Tam da tahmin ettiğim gibi çatık kaşlarıyla bana bakıyordu, eğildiği için kızıl saçları yanaklarını kapatıyordu. Uyanmaya başladığımı görünce derin bir oh çekti. "Sonunda be kızım," dedi, yarı azarlayarak. Her ne kadar azarlasa da sesindeki tını yumuşaktı. Athena'nın şefkati her zaman daha ağır basıyordu ve zaman zaman bu durumdan nefret ettiğine emindim.
"Sabahtan beri Morpheus çıldırmış gibi bize bağırıyor. Burası için çok heyecanlı olduğunu biliyorum, onu çok iyi tanıyorum," dedi. Bakışları benden ayrıldığında balkona doğru baktı. "Hava mükemmel. Tam da antrenman için ihtiyacımız olan hava."
Tek güzel yanı Athena'nın da tabiriyle havanın mükemmel olmasıydı. Çünkü kendimde antrenman için çalışacak o enerjiyi henüz yakalayamamıştım. Belki başlarsam enerjimi yakalayabilirdim. Denemeden bilemezdim ya.
Gözlerimi iyice açmaya, uykunun verdiği ağırlıktan kurtulmaya çalışıyordum. O ise tepemde durmadan konuşurken suratımı buruşturmama neden oldu. Omzuma canımı acıtmayacak ama beni kendime getirecek şekilde vurduğunda "Mızmızlanma Anka. Çabuk yataktan fırla ve senin için seçtiğim kıyafetleri giyip aşağıya gel. Seni bekliyor olacağım ve sen gelmeden gitmeyeceğim," dedi, sesinden samimi olduğunu anladım.
Söylediğini yaparak yataktan kalktı ve odadan çıktı. Merdivenin basamaklarını heyecanlı bir şekilde iniyordu, temposundan anlaşılıyordu. Aşağıdan "Kalk o yataktan!" diye bağırdı, beni uyarıyordu ve ben onun dediklerine uymazsam tekrardan yukarıya çıkacağını biliyordum.
Bu kadar çok uyumuş olmayı beklemiyordum. Demek ki ertesi gün olmuştu çünkü antrenman zamanını bu şekilde ayarlamışlardı. Yatıp dinlendiğim için bir an bile pişman değildim. Nasıl olsa burayı gezebilmek için bugün tonlarca zamanımız vardı. Fark ediyordum da zaman bana karşı gelmeyi bırakalı çok oluyordu. Mucize diyebilir miydik buna?
Kendimi bir şapşal gibi hissediyordum. Yataktan çıkarken başımı iki yana salladım, hem uyku mahmurluğundan kurtulabilmek hem de kafamın içindekileri bugünlüğüne rafa kaldırabilmek için.
Dakika bir gol bir yine başlamıştı iç sesim.
"Bakalım bugün seni neler bekliyor Anka kuşu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasíaKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...