Aaaayyyyyhhh ben geldimmm!!! Elimden geldiğince bölümleri yetiştirmeye çalışıyorum çünkü artık YETO. Gerçekten kitabımı çok seviyorum ve sizin de en az benim kadar sevmenizi istiyorum!
Verdiğiniz veya vereceğiniz destekler için şimdiden çok teşekkür ederim. KÜLLERİN DOĞUŞU ailemizin daha çok büyümesini dört gözle bekliyorum :')
Her bölümde olduğu gibi bu bölüm içinde çok heyecanlıyım. İçime sinmesini istediğimden dolayı bölümleri dikkatle ve özenle yazıyorum. Umarım bölümü seversiniz <3
LÜTFEN oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın. Motive kaynağım oluyor :)
Keyifli okumalar dilerim!
Bölüm Şarkısı: Rixton – Me and My Broken Heart (bölüme göre biraz hareketli kalıyor o yüzden dilerseniz Dot SE, akustik versiyonunu dinleyebilirsiniz)
_________
Ortam sakinleşmiş, durulmuştu ve herkes odalarına çekilmişti. Asla iştahımın olmamasına rağmen odama geçerken yanıma marketten aldığımız birkaç bisküviyi getirmiştim. Yatağıma oturup kısık sesle ağlayarak her bir bisküviyi ağzıma tıkmıştım.
En sonunda da uyuyakalmıştım. Bütün akşam, gece ve sabaha karşı düşünmekten bir an bile olsun kaçamadığım o anlaşma beni yerle bir etmişti. Beynimin içi zonklarken nasıl uyuyakaldığımı ben bile çözememiştim ama iyi olmuştu. Eğer uyuyamasaydım çok daha berbat olacaktı.
Beklediğimden çok başka, farklı ve aklıma hayalime sığmayacak bir gerçekle yüz yüze gelmiştim ama bunun artık bir değerinin olmadığını düşünüyordum. Her ne yaşandıysa geride kalmıştı. Geride bırakılanların arasında ise kocaman bir kırık kalp yatıyordu.
Dün, Hakan beklediğimden daha çabuk dönmüştü. Afrodit ile konuşurken onu camdan gördüğüm anı unutamıyordum, adeta zihnime kazınmıştı. 9 yaşındaki hali. Tatlı tatlı oyunlar oynadığımız, gülüp eğlendiğimiz oyun arkadaşım.
Tuhaftır ki yanında Rabia'yı görememiştim ama eminim o da biz fark etmeden Hakan ile geri dönmüştü. Onların odasının hangi tarafta kaldığını bilmiyordum. Benim odam merdivenden çıkıp sola dönünce tam karşıda duran odaydı.
Malikane olarak adlandırdığımız bu ev bana anlamsız şekilde küçük, dar ve boğucu geliyordu. Sanki duvarlardan sesler geliyor, zeminden çatırtılar yükseliyor ve tavan üzerime çöküyordu.
Bunların da yanında, dün geceden sonra sakin ve huzurlu bir uyku çekmek çok zordu. Olanları bütünüyle sindiremiyordum, bunun için biraz zamana ihtiyacım olacaktı. Bana karşı gelen zamana.
Gündüz saatleri olmasına rağmen havanın pek de aydınlık olduğu söylenemezdi. Geceden başlayan yağmur sabaha kadar devam etmişti. Gök gürlerken ışığını camdan içeriye yansımıştı. Her çıkan seste yorganıma biraz daha sokulmuştum. Gök gürültüsünden hoşlanmıyordum.
Dışarıda çiseleyen yağmurun yatıştırıcı sesi cama kibar dokunuşlarını bırakırken yattığım yerden dışarıya baktım. Bütün vücudumu esneterek kendimi rahatlatmaya çalıştım. Uzun zamandır kendimi rahatlatmak adına pek bir şey yapmıyordum.
Geçirdiğim en iyi uyku olduğu söylenemezdi ama bundan önceki, kâbus görerek geçirdiğim uykudan bin kat daha iyi geldiğini söyleyebilirdim. Gördüğüm kâbusun etkisi ise yavaş yavaş kayboluyordu. Düne nazaran psikolojik olarak daha iyi ve bedenen daha dinç hissediyordum. Uykudan uyanarak yeni bir güne adım atmak yeni başlangıçlar için bir fırsat demekti benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasyKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...