Yeni bölüme hoş geldiniz! Özlediniz mi beni ve hikâyeyi? Bence kesin özlemişsinizdir...
Lütfen oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın.
Öyleyse bölüme geçebiliriz!
Keyifli okumalar dilerim!
Bölüm Şarkısı: Wallows – Uncomfortable
________
Hermes bize geçitlere bir cihaz yardımıyla gittiğini anlattıktan sonra başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Bunca zamandır bizimleyken hiç lafını bile geçirmemişti. Ona güvenmememiz gerektiğini biliyordum. Athena da ondan hiç hazzetmemişti. Onun fikirlerine ve sezgilerine çok önem verirdim ve şimdi nedenini bir kez daha iyi anlıyordum.
Hermes düpedüz bize ihanet ederek bizi sırtımızdan vurduğuna göre artık hiçbir şekilde güvende değildik. Gerçi şimdiye kadar bizim yanımızda olduğunu da görmemiştim, o yüzden çok da şaşırmamak gerekiyordu ama yine de kendime engel olamamıştım. Peki ya gerekçesi neydi?
Sanırım bugün her şey açığa kavuşacak, yalanlar kendisini belli ederek doğruları gün yüzüne çıkaracaktı.
Her zaman kötü yönü aramamak gerekiyordu. Olumlu yönlere odaklanmayı denedim. Ufak da olsa, önemsiz de olsa bizim açımızdan olumlu sayılabilecek bir şey bulmuştum. Bir soru işareti ortadan ikiye ayrılmıştı şimdi.
Olumlu tek yön, bu vesileyle eve kadar gelen ve yaygara çıkartanların şimdi bizi nasıl bulduklarını anlamış olmamdı. Görünen o ki, hepsinin arkasında Hermes'in parmağı vardı. Acaba Zeus ve Hadesle de iş birliği içinde miydi? Başka türlü nasıl tüm bunları yapacaktı ki zaten. Tek başına dalavereler çevirecek kadar zeki olduğunu sanmıyordum.
Evet, kurnazdı. Adının taşıdığı gücü buydu ama sadece kurnazlığı ile bizi bu şekilde kandıramazdı. Başından beri ikili oynuyordu.
"Yalnız benim kafama bir şey takıldı," dedi Hermes. Yalandan işaret parmağını şakağına koyarak düşünüyormuş gibi yaptı. "Asıl güvenmen gereken kişiyi bir çırpıda silip atabiliyorken, nasıl oldu da hiç güvenmemen gereken insanları inatla yanına çekebiliyorsun? Tam bir hayal kırıklığısın Anka kuşu."
Son cümlesini görmezden gelerek dönüp Atlas'a baktım çünkü ondan söz ediyor oluşunu anlamıştım. Ben ona bakarken o kaşlarını çatmış bir halde Hermes'i inceliyordu.
"Seni daha akıllı ve çakal zannediyordum hayatım. Keşke arkadaşın kızıl kadar üstün bir zekân olsaydı."
"Athena," diye mırıldandım kendi kendime. Onun lafını geçiriyor olması kaşlarımı çatmama neden oldu.
"Evet. O güzel kız," dedi Hermes, gülümseyerek.
"Sen ne kadar aşağılık biriymişsin," dedim, sinirlerime hâkim olamayarak.
Elini savuşturup söylediklerimin onun için hiçbir değeri olmadığını gösterdi. "Bla bla bla. Bana bilmediğim bir şey söyle," dedi. Ah. Birçok şey söyleyebilirdim onun hakkında.
"Orospu çocuğusun," dedi Atlas, dişlerinin arasından. Sanki Hermes bunu bilmiyordu.
Hermes, Atlas'ın hakareti üzerine kulak tırmalayıcı bir kahkaha attı. Kendisine bu denli hakaret edilmesine bile aldırış etmiyordu. Kafayı sıyırmış bir manyaktan başka bir şey değildi.
"Eski dostun hakkında ne kadar kötü şeyler söylüyorsun. Çok ayıp Atlas," dedi Hermes, alt dudağını bükerek. Üzülüyormuş taklidi yapıyordu. Hiçbir söz onun kalbine dokunmuyordu çünkü bir kalbi yoktu. Kalbi olan bir insan bu kadar kötü ve kurnaz olmayı beceremezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasyKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...