7.BÖLÜM: "GİZLİ MİSAFİR"

31 7 15
                                    

Yeniden merhaba askolarım! Kitabı okuyan var mı bilmiyorum... Ama eğer okuyup da seven varsa lütfen yorum yazmayı unutmayın. Yorumlar heyecan veriyor :)

Yavaş yavaş işler kızışmaya başlıyor gibi, bakalım... Bundan sonra yazacağım o kadar iyi bölümler var ki... Cidden düşüncelerinizi çok merak ediyorum! Bölümü beğenmeyi unutmayın asko kuşkolarım.

Açtığım instagram sayfasını takip etmeyi unutmayın à @kullerindogusuofficial

Keyifli okumalar dilerim şimdiden! Öpüldünüz!

Bölüm Şarkısı: DARKSIDE – Heart

________


"Yardım edin! Biriniz yardım etsin!"

Efdal'ın yardım çığlıkları o kadar baskındı ki, harekete geçmemek imkansızdı. Ares koşup el attı ve baygın, alnından terler akan çocuğu kollarını arasına alıp salondaki büyük koltuğa bıraktı.

Athena hiç zaman kaybetmeden gidip Morpheus'a sarıldı. Öyle sıkı sarılıyordu ki Morpheus'un yüz ifadesinden boğulduğu anlaşılıyordu. Beklediğim bir manzaraydı tabii. Birbirlerine bu kadar değer veriyor olmaları beni mutlu ediyordu.

Efdal ve Morpheus'un yanlarında başka birini getirmelerini beklemiyordum. Kim olduğunu ve neden bu halde olduğunu merak ettim. Afrodit de benim gibi merak ediyor olmalıydı ki, "Bu da kim?" diye sordu koltukta yatan çocuğu gösterirken. Nefes alıyor mu acaba diye düşünürken, ölmüş olsaydı onu buraya getirmeyecekleri aklıma geldi.

"Adı Deha. Evi aramak için çıktığımız zaman karşımıza çıktı ve göründüğü gibi çok kötü bir haldeydi. Onu taşıyarak buraya kadar getirdik." Efdal düzensiz nefeslerinin arasından bize bir açıklama sundu. Yaptıkları takdir edilir bir davranıştı ama Deha'ya nasıl bir yardımımız dokunabilirdi ki?

"Anka," dedi Morpheus, Athena'yı kendinden uzaklaştırmaya çalışırken. Dönüp ona baktım, belli ki benden bir şey isteyecekti. Gözlerinden okunuyordu.

"Gücünle Deha'yı iyileştirebilir misin?"

Doğru ya. İyileştirme gücüm vardı. Bazen bunu tamamen unutuyordum. Deha'ya çevirdim bakışlarımı, baygın olmasına rağmen yüzündeki acıklı ifadesi yerli yerindeydi. Karnının aşağısında kanayan yarası vardı, üstündeki beyaz kazağına çoktan lekesini bırakmıştı. Yarası ne kadar derindi, bilmiyordum. Bir yara fazla derinleştiğinde de bir yardımım dokunur muydu acaba?

Alnındaki terler yavaş yavaş kuruyordu. Karnındaki kan ellerine de bulaşmıştı. Bir kez daha düşününce, Efdal ve Morpheus da Deha'nın kanından nasiplerini almışlardı. Ellerinde, pantolonlarında, her taraflarında ufak ufak lekeler bırakılmıştı.

Yardım etmeyi deneyecektim çünkü aksi takdirde yardım eli uzatmasaydım, işte o zaman kendimi rahatsız hissedebilirdim. Denemeye değerdi, değil mi?

Sessizce başımla onayladım ve Deha'nın yanına giderken Ares yolumdan çekildi. Herkesin bana baktığını seziyordum. Benden büyük bir performans bekliyorlarsa, beklemesinlerdi çünkü neyi nasıl yapacağımı hiçbir zaman kestiremiyordum.

Derin derin nefesler aldım. Ciğerlerim temiz havaya muhtaç kalmışlardı sanki. Bütün yük benim omuzlarımdayken sakinleşerek bu işi halletmem gerekiyordu. Adım adım ilerleyecektim. İlk önce kazağı sıyırdım dikkatli olmaya çalışarak. Sonrasında, ellerimi kanlı yaranın üzerine koydum ama bastırmadım. Nazik davranmaya özen gösteriyordum, zaten kanayan bir yara varken iyice deşmek mantıklı değildi.

KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin