Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! Biliyorsunuz ki, çok emek vererek yazıyorum. Bonus olarak beni takip ederseniz çok sevinirim :) Öyleyse, bölüme geçebiliriz!
Keyifli okumalar dilerim!
Bölüm Şarkısı: John Lennon- Gimme Some Truth (şarkıları spotify'dan kolaylıkla bulabilirsiniz. Zaten playlist hazırlıyorum :))
_______
İki gün üst üste geçirdiğimiz zorlu yolculukların arasında doğru düzgün uyuyamamış, yemek yiyememiş, su bile içememiştik. Ağzım kurumaya, açlıktan ve yorgunluktan gözlerim kararmaya başlamıştı. Kendime defalarca kurduğum onca cümleden sonra dengemi ve gücümü tekrar geri kazanmam gerektiğinin bilincindeydim.
Çadırlarımızı kurduğumuz yerden işe yarar birkaç eşya aldıktan sonra toplu olarak market aramaya başlamıştık. Geç bile kalınan bu icraatımızda bir türlü işler istediğimiz şekilde ilerlemediği için hepimiz perişan olmuştuk. Bitik ve bıkkındık.
Sırtıma taktığım sırt çantası yüzünden adımlarım olduğundan daha fazla yavaşlamıştı. Beynimin içinde dönüp duran 'epochal' kitabı hakkında edineceğimiz bilgilerden hem çekiniyor hem de meraktan delirecek pozisyona gelmiştim.
Küllerin doğuşunun, küllerinden doğan katil ile bir bağlantısı var mıydı? Kafamı patlatıp durmaktan başka bir icraatta bulunamıyordum. Cevapsız sorular, beynimin içine öyle bir ağırlık yapmıştı ki eninde sonunda taşıyamayıp yere kapaklanacağımı düşünmüştüm.
Çimler, taşlar, belli belirsiz parçalanmış tahta parçaları ayakkabılarımın altında eziliyordu. Biz, yılmayıp yolumuza devam ederken kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Athena ve Morpheus'ın da bizimle market arayışına çıkmalarına müsaade etmiştik. Hakan, ikisine de güvenmiyordu fakat oy birliği ile en sonunda o da kabul etmek zorunda kalmıştı.
Yerler de yatan cesetlere rastlamamıştık. Bunu bir tek ben garip karşılamış olmalıydım çünkü sessizlik üstünlüğünü korumayı sürdürüyordu. Dalgın bakışlarımla herkesi gözden geçirdim. Bunu fark eden Athena, "Merak etme Anka. Bende senin gibi düşünüyorum," dedi ve her ne kadar zoraki olsa da gülümsedi. Kafa karışıklığı ile ona odaklanırken insanların düşüncelerini okuduğunu anımsadım.
"Bakın! Tam ileride market gözüküyor!" Rabia, hepimizin dikkatini çekmeyi başararak birkaç metre ötemizde bulunan marketi gösterdi. Bize yetebilecek gibi gözüküyordu, bu iyiye işaretti. Eğer talan edilmediyse rahatlıkla sırtımdaki çantayı doldurabilirdim.
"Ay, açlıktan öleceğim!" Efdal, baygınlık geçiriyormuş gibi yaptı. Eski tişörtünden kurtulduğu için ona verilen yeni tişörtün yakasını tutup çekiştirdi. Durup, ona yetişmemi bekledikten sonra kolunu koluma taktı ve kulağıma eğildi. "Sonunda bir işe yaradı," diye gülmeyle karışık fısıldadı. Ardından Morpheus'a seslenerek "Haklıymışsın! İyi ki seni dinledik, bu yoldan geldik!" dedi. Sesindeki mutluluk heyecanla karışmıştı.
Morpheus kendisini açıklamak için "Daldığım saniyelik uykumda rüya görmüştüm, bu yoldan gelmemiz gerektiğini biliyordum," dedi tek seferde. Sesindeki soğukluğun nedenini bende, Efdal'da anlayamamıştık. Efdal, ondan hoşlanıyor gibi davranıyordu ama tam anlamıyla çözemiyordum fakat Afrodit'in Efdal'ı derinlemesine süzüp inceleyen bakışları düşüncemi doğrular nitelikte gösteriyordu. Dayanamayıp "Morpheus'dan mı hoşlanıyorsun?" diye sordum sesimi alçaltarak.
Hızlı bir şekilde bana döndü ve kolunu sertçe kolumdan çekti. Neye uğradığımı şaşırdım. Efdal, kaşlarını çatıp "Ne saçmalıyorsun? Yok öyle bir şey. Başımıza Afrodit mi kesildin şimdi de?" dedi ve sesi o kadar gür çıktı ki herkes dönüp bize baktı. Hakan durup bize bakmayı sürdürdü ve tek kaşı havaya kalktı. Yeniden bakışlarım Efdal'ınkilerle kesiştiğinde kahverengi gözlerindeki ifadeyi tam olarak anlamlandıramadım ama bana öfkeyle bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasíaKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...