Selamlar! Son bölümden sonra iyi miyiz? Bence iyiyizdir çünkü asıl olaylar şimdi başlayacak. O kadar heyecanlıyım ki!! Bu kitap benim için çok önemli ve değerli. Umarım bir gün sizler içinde böyle olur :')
Söylediğim gibi, ilk kitabın finaline çok az kaldı. Hem çok üzgünüm hem de biraz rahatlamış hissedeceğim çünkü diğer kurgularıma da zaman ayırmak istiyorum.
Umarım bölümü severiniz. Lütfen oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın :)
Keyifli okumalar!
Bölüm Şarkıları: Isabel LaRosa – HELP,
Michael Schulte – Falling Apart
________
Ölmüş müydük? Ölmüş müydüm ben? Artık nefes almıyor muydum?
Ya ailem ölmüştü de onların yanına mı gidiyordum? Cennet ve cehennem bizim dünyamızda var mıydı?
Cennetten emin olamıyordum fakat bu hayatımızda da cehennemi yaşıyorduk.
Ayrıca ölmek nedir ki?
Ruhunun bedeninden usulca sıyrılıp en tepede, kudretli gökyüzünde süzülüp durması mıdır? Başka bir seçenek yok mu? Veya var mı?
Ölenler ne yapıyordu, nereye gidiyordu?
Bizim için başka bir çıkış kapısı bulunuyor muydu?
Nasıl veda edecektim? Ben vedalardan anlamazdım. Veda etmek her zaman acı verici olmuştur. Sevdiğin birinden ayrılman ya da sevdiğin insanın senden ayrılması kadar korkunç bir his daha yok, olamaz.
Ölüm. Ölüm var. O da veda etmek sayılmaz mı zaten? Sayılır. Değil mi?
Eğer öldüysem kimseye veda bile edemeden gitmiştim. Ancak ölmüş gibi hissetmiyordum; bir ölü gibi değildim. Gerçi ölü biri olmak ne demekti, bilmiyordum. Yaşıyordum ama nasıl yaşıyordum, inanın bende çözemiyordum.
Ailem vardı benim. Annem ve babam. Onlara veda etmeden gidemezdim.
Onlar gitmişlerdi. Nerede olduklarını bilmiyordum ama bildiğim bir şey vardı: Onlar da bana veda etmeden gidemezlerdi. O halde neden gitmişlerdi? Neredelerdi?
Onların yanına gitmek istedim. Annem ve babamın şefkatli, narin kollarında yeniden hayat bulmak istedim. Yapamadım.
Çaresizlik çok kötüydü. Ne yapacağını bilememek, hayata tutunmaya çalışırken bunu nasıl becereceğini bilememek çok boktandı. Bunu defalarca kez söylüyordum biliyorum çünkü doğruydu. İnsan doğru olduğuna inandığı şeyi bozuk plak gibi tekrarlamaz mıydı?
En azından Hakan'a veda edip gitseydim; bir hoşça kal bile çok görülmüştü bize. O bana veda etmeden, bana bir açıklama dahi sunmadan benden uzaklaşmıştı yıllarca. Ondan haber alamamak demek, onu resmen bir ölü olarak görmem demekti. Bu ne kadar acı bir şey, bilir misin? Ben biliyordum.
Hakan. O ölmüş müydü? En son yanımdaydı, birlikte aşağı atlamıştık ama ben kendimde değildim. Hâlâ kendime gelemedim. Belki de kalbim atmayı bıraktığı içindir. Fakat Hakan ve diğerleri de benim gibi ölmüşler miydi acaba? Onları bir daha hiç göremeyecek miydim? Hayır. Bunun düşüncesi bile beni öldürmek için yeter de artardı.
"Anka!"
Hakan'ın sesiydi bu. Bana sesleniyordu ama neden ona cevap veremiyordum? Ruhum ona çekiliyordu, ses tellerim onun adını haykırmak için bekliyorlardı fakat bir türlü bunu başaramıyordum. Ben ölmüştüm de o bana mı seslenmeye çalışıyordu? Ruhuma mı ismimi haykırarak bağırıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasyKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...