Selam aşko kuşkolarım! 5.bölümle sizlerleyim... Ay ama nasıl heyecanlıyım bir bilseniz!
Şimdiye kadar, nasıl buldunuz kitabı? Yorumlarınızı çok merak ediyorum!
Kitabım için bir Instagram sayfası açtım, oraya da beklerim: @kullerindogusuofficial (sayfada düzenlemeler yapacağım <3)
Lütfen oy vermeyi unutmayın. Sizleri seviyorum.
Bölüm Şarkısı: The Irrepressibles – In This Shirt
_______
Nefeslerimizin son demleriydi.
Kalp atışlarımın son ritimleri.
Karanlığa hapsolmadan önceki son berraklık.
Kayıp gitmemek için tutunacağım son dal, Hakan'ın bayılmasıyla toz olup uçmuştu. Ortadan kaybolmadan yakalamak istedim ama nafileydi. Oysaki, o dala tutunup buradan kaçmayı başarabilmeyi ummuştum. Umutlarım, kayanın altında ezilmeye başlamıştı ve ben, elimden geldiğince kayayı engellemeye çalışıyordum. Ellerim ağrırken parmaklarım kırılacak sanmıştım. Yüküm ağırdı ve beni aşıyordu. Fakat ben güçlüydüm. Her zaman içimde barındığım haliyle.
Onu daha net gözlemleyebilmek adına başımı tepeye doğru kaldırarak insan etiyle beslenen deve baktım. Yerde, hareketsizce yatan Hakan'a doğru bakıyordu. Fakat bakışları delip geçici seviyede dehşetin izlerini taşıyordu. Kendisine Hakan'ı hedef bellediğini biliyordum. Bilmemek gayrimümkündü.
Arzuladığını alamayacaktı çünkü müsaade etmeyecektim.
Devir, değişme devriydi.
"Hakan!" Afrodit, gözyaşlarına engel olamıyor, akmalarına kayıtsız kalıyordu. Yerde oturur vaziyetteydi ve kardeşini, titremekte olan kollarının arasına almıştı. Morpheus, Efdal'ı arkasına saklamıştı. Devden onu saklamayacağını kendisi de biliyordu ama denemeye değerdi diye ümit etmiş olsa gerekti. Ürkek bakışları ise Athena'daydı. Athena, nereden aldığını bilmediğim büyük bir taşı avucunun içinde tutuyordu. Tam kolunu kaldırıp Ogre'ye atmaya hazırlanıyordu ki Ares, taşı elinden alarak onu durdurdu. Athena afallayarak ona döndü, dikkati dağılmıştı.
"Karşımızda insan eti yiyen bir dev var! Bu taş," elini havaya kaldırıp, dalga geçer gibi taşı gösterdi. "Sence onu, bizi yemekten alıkoyacak mı?" Taşı, kenara fırlattı ve çıkan gürültülü ses yüzünden Ogre, ayaklarını yere vura vura bize doğru gelmeye başladı. Eylül'ün cansız bedeni ise hala avucundaydı. Daha tanıma fırsatım olmayan o kızı, pislik dolu avucunda tutması midemi bulandırmıştı. Eylül'ün kafasını koparıp yemesinden dolayı, kızcağızın bedenine geçirdiği kıyafetleri kendi kanıyla lekelenmişti.
O her adım attığında ayaklarımızın altındaki yer sallanıyordu. Tozlar, havayla bütünleşip görüşümüzü engellerken çıkan sesler yankılanarak kulaklarımızın içine içine işliyordu. Aynı sesin, yeniden benimle konuşmasını istemiştim. Bize bir ışık, bir çıkış yolu göstermesini diliyordum.
Resmen benimle alay edip oyun oynarcasına "Dilekler her zaman gerçekleşir mi Anka?" diye sordu iç sesim.
"Anka, bana yardım et! Hakan'ı buradan çıkarmamız lazım!" Afrodit, hıçkırıklarının arasından bana ulaşmaya çalışıyordu. Dönüp oraya bakmak, Hakan'a kilitlenip var oluşumu unutmak istemiyordum. Bu yüzden, Morpheus ve Efdal'a baktım. "Afrodit'e yardım edin!" İkisi, bir anlığına ne yapmaları gerektiklerini düşündüler. Efdal, Morpheus'un kolunu sıkmaktan kıpkırmızı yapmış, parmak izlerini Morpheus'un titreyen koluna damgalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP)
FantasíaKİTABIN GİRİŞ KISMINDAN: Epochal efsanesine göre, anneler ve babalar doğacak olan çocuklarına tanrı ve tanrıça isimlerini verirse çocuklar kısmen onların güçlerine sahip olurlar. Efsaneye inanan birçok insan olduğu gibi inanmayanların sayısı da epey...