2.BÖLÜM: "GÜÇ"

34 10 2
                                    

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, benim için çok önemli.

Keyifli okumalar dilerim!

Bölüm Şarkıları: BANNERS- Start A Riot,

Isak Danielson- Power

_______


Dün gece bir dehşeti yaşadık. Umutsuzluğu, çaresizliği, korkuyu, endişeyi... Saymakla bitmeyen onca duygu ve düşünceyi iliklerimize kadar yaşadık ve hissettik. Belki de kaçıp sığınmak istediğimiz onca düşünceden ve canımızı ısrarla yakmaya devam eden olaylardan kafayı sıyırıp benliğimizi kaybettik ama başardık. Dün geceyi zor da olsa atlattık ve buradaydık. Hepimiz fiziksel ya da zihinsel olarak tam anlamıyla kendimizi sağlam ve güvende hissetmesekte birbirimize aittik, kenetliydik.

Acılarımız ve belirsizliklerle dolu onca soru işaretleriyle yalnızdık aslında. Kimse, karşındakine bunu belli etmese de içten içe herkes bunun farkındaydı. İdrak edebiliyorduk. Olacaklardan ve bunların doğuracağı sonuçlar sırtımızda şimdiden kambur gibi oluşmuş, yüküyle bizi ezip geçiyordu.

Bazılarımız yeni tanıştı ve bazılarımız da yeniden tanıştı. Birbirimize güvenip güvenmemek arasında kararsız kalındığı gibi güvenmekten ve inanmaktan başka dermanımızın olmadığı da apaçık ortadaydı. Gözlerimizin önünde, tüm çıplaklığıyla bize kendisini gösteriyordu ve bundan da çekinmiyordu.

Endişeler beraberinde korkuları; hüzün beraberinde umutsuzluğu, çaresizlik beraberinde yalnızlığı getiriyordu ve biz bunların da farkındaydık. Belli etmiyorduk ama farkındaydık çünkü fark edilmeyecek gibi değildi. Karanlık tarafımızla boğuşurken aydınlık tarafımızı gün yüzüne çıkarmak için ölümüne çaba sarf ediyorduk. Karanlıkta kalamazdık, aydınlığa kavuşmamız gerekiyordu.

Birbirimizi bulmamız da bir hikmet vardı. İşte bunu bilemesek de bakışlarımızdan ve tavırlarımızdan anlayabiliyorduk. Hiçbir şey, yaşanan ve yaşanmaya devam edecek olan hiçbir olay tesadüf değildi. Hatta tesadüfün yanından bile geçemezdi. İsimlerimizin, tanımadığımız o boğuk ve gür ses tarafından anons edilmesi, simülasyonun içindeymişiz gibi yaşanan anlamsız olaylar silsilesinin hiçbiri, yalnızca tesadüften ibaret olamazdı.

Olanları açıklayıp her şeyi feraha kavuşturacak bir çözüm yolumuz da yoktu. Soru işaretleri içimizi kemirip dururken biz, dün geceden daha fazla dik durmayı öğrenmeli ve kendimiz için, ailelerimiz için büyük bir savaş vermeliydik. Ki veriyorduk da. Elimizden geldiğince, sınırlarımızı zorlayarak, haberimizin olmadığı, yeni yeni çözmeye başladığımız güçlerimizi de açığa çıkaracak ve kendimizi rahatlatacaktık.

İmkansızlığa, ümitsizliğe, sorumsuzluğa, güçsüzlüğe... Bunların hiçbirine yer yoktu, yanımızda ya da içimizde barındırmayacaktık. Tekrardan emin ve sert adımlarla ayağa kalkacak, önce kendimiz için sonra ailelerimiz için mücadele edecek, savaş verecektik.

Bu saçmalığın ve yıkılışın arkasında kimin ya da kimlerin olduğunu bilmiyorduk ama bulmak, bulmaya çalışmak artık bizim için bir görev haline gelmişti. Kendimizi yeniden toparlayıp dimdik omuzlarla ve zehir gibi kafamızla baş kaldıracaktık. Bunu yapacaktık çünkü zorundaydık. Bunu başaracaktık çünkü imkânsız diye bir şey bizim kitabımızda yer almıyordu.

İmkânsız düşüncelere kapıldığımızda dün gece yaptığımız gibi kendi imkanlarımızı yaratacaktık. Onca düşünceye, yeterince inancım olmasa bile buna sonuna inancım vardı. Evet, zorlanabilir, vazgeçip arkamıza bile bakmadan kaçmak isteyebilirdik. Doğal olarak buna hakkımızda vardı.

KÜLLERİN DOĞUŞU - EPOCHAL (1. KİTAP) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin