Tanrılar, kendilerinden ufak parçalar bahşederek insanoğlunu yaratırlarken doğamız gereği yalnızca bir elemente hükmetmemize izin vermişlerdi. Aynı elemente sahip kişilerin evlenmesi daha uygun karşılanmış, bu evliliklerden doğan çocukların ise aynı elemente sahip olmasıyla "saf element kanı", tüm doğallığıyla bir sonraki nesle aktarılarak korunmaya çalışılmıştı. Ayrıca bu elementlerin özellikleri bireylerin karakterlerine de etki ediyordu.
Ancak insanoğlu için yasaklar her daim daha caziptir. Bir süre sonra bu kural gözardı edilerek farklı elemente sahip kişiler arasında da evlilikler gerçekleşmeye başladı. İlk zamanlarda çocukta yalnızca babanın elementi ortaya çıkıyordu ancak her çiğnenen yasağın bir bedeli olduğu için zamanla element geni taşıyan DNA kısımlarında mutasyonlar başladı.
Başlarda bu mutasyon, çocuğun iki elementi de göstermesiyle ortaya çıkarken bir süre sonra nadir de olsa normal element görünümlü mutasyonlu bebekler de dünyaya gelmeye başladı. Tabii ikinci tür mutasyonluların fark edilmesi biraz daha geç oldu. Öyle ki bunu ilk fark eden kişi, kendindeki güç farklılığının nedenini merak ettiği için deneyler yaptıktan sonra öğrenebilmiş mutasyonu. Maalesef adamın sonu pek de iç açıcı değil çünkü yazılı kaynaklara göre bu uğurda resmen kendini feda etmiş.
Neyse, bilim yolunda her şey mübah değil midir zaten? Konumuza dönelim.
Aslında dışarıdan bakıldığında bu durum avantaj olarak görülebilir ancak her durumda öyle olmadığını söylemeliyim. Mutasyonlarımızın bizlere yansıma şekilleri farklı farklı. Örnek vermem gerekirse ben iki toprak elementi bireyin oğluyum. Bu durumda sabit elementim babamın elementi olan toprakken bu elementin üzerine yine toprak elementi olan annemin elementi eklendiği için gücüm iki toprak elementi olarak kabul ediliyor ve güç düzeyim onlardan daha fazla. Ve bu yalnızca benim mutasyon türüme özel bir aktarım. Ayrıca literatürde homoelement olarak geçerim.
Ancak bu füzyon "güç düzeyi", elementimizi belirleyen gen ile birlikte nesillerce aktarılıp gelmiyor neyse ki. Şayet öyle bir şeyi bedenlerimizin kaldırabilmesi mümkün değil. Her bir element çeşidi bir gen üzerinde bulunur, çocuklarımıza da sabit elementimizi taşıyan yalnızca bir genimiz geçer. Yani güç türü aynıyken güç düzeyi yarıya indirilmiş halde çocuğumuza geçiyor. Anne ve babanın bu yarım genleri birleşip tek bir gen haline geliyor ve ya iki ya da tek element türü olarak çocukta etkisini gösteriyor.
Bir bedene hapsolmuş iki aynı element. Yani diğer element kullanıcılarına göre tek ve ortak olan toprak elementimi çok daha iyi ve ustaca kullanıyorum.
Bir de bu işin iki elementliler için olanı var. İşte işler orada birazcık karışık.
Çift element kullanıcıları, genlerinde aktarılan iki elementi de yansıtacak karakterlere sahip olurlar. Örneğin Hyunjin gibi babası su annesi ateş olan birisinin sabit elementi sudur ve genel olarak sakin bir yapıya sahip olabilir. Ancak kendini geliştirirse annesinden gelen ateş elementini de iyi kullanır ve bazı durumlarda çok fevri davranışlarda bulunma ihtimali olan bir karakteri vardır. Bunlar aklıma gelen sadece iki özelliği.
Her zaman böyle olmasa da çoğu zaman işler bu şekilde ilerler. "Çoğu zaman" olmayan kısma uyanlar ise benim gibiler.
Ben doğam gereği fazlasıyla sakinimdir. Hatta bazen ölü bir toprağa benzetirim kendimi. Gülüşüm yüzümden eksik olmaz ancak heyacanlanırsam da pek belli etmem. Öfkemse nadiren çıkar ortaya ve çevreme yansıtacak kadar dolmuşsam genelde etrafımda kimseyi bulamazsınız.
Çünkü bilirler ki toprağın öfkesi en iyi ihtimalle yıkıcı bir depremle ortaya çıkar. Şayet bu durum aynı çift elementli benim gibiler için çok daha şiddetli gerçekleşir ve her homoelement için de böyledir. Ancak şimdiye kadar tüm gücümü kullanmama neden olan büyüklükte bir öfke patlaması yaşamadım hiç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brawe With Brave | SeungChan ✓
Fanfiction"Her elementin öfkesi farklıdır. Ateş her yeri kora dönüştürür, su boğar, hava fırtınalarıyla yerle bir eder ve toprak da taş üstünde taş bırakmaz. Aslında hepimiz birbirimizi öldürebilecek potansiyellere sahibiz. Yine de bir şekilde yüzyıllardır bu...