22

1K 88 178
                                    

Bölüm sonunda buluşalım. İyi okumalar.

James Arthur - Train Wreck

––––––––

Seungmin sabah gözlerini açtığında burnuna dolan kokuyla gülümsedi. Hemen dibinden yükselen kokuyu çok iyi tanıyordu. Vanilyaya karışmış hafif ter kokusu tüm uykusunu üzerinden sıyırmasını sağlarken gözlerini açtı.

Dün gece göğsünü yuva yapan Seungmin'ken şimdi ise Chan'ın göğsü ona yuva olmuştu.

Başını kaldırdı hafifçe. Chan'ın kapalı gözlerini aşağıdan seyretti, kirpikleri yüz yüzeyken çok belli durmasa da tam bu konumda hepsini bir bir görebiliyordu.

Çok güzelsin. Ve bu sadece fiziksel değil.

Dirseğinden destek aldı ve doğrulup komodinin üzerindeki telefonunu aldı. Öğlene yaklaşan saati gördü ama çok üzerinde durmadı. Bugün fazlasıyla tembellik yapacaktı.

Telefonunu bırakmadan kameraya girdi ve uyuyan Beyaz'ının fotoğrafını çekti. Gülümseyerek ortaya çıkan görüntüye baktı, sonra da kanlı canlı olanı karşısında olduğu için telefonu bıraktı. Bir süre öylece izledi Chan'ı; dokunmadı bile, uyanmasını istemiyordu.

Zihninin en sakin olduğu zaman bu zaman. Uyurken daha az acı çekiyorsundur.

Ama öyle kabarıktı ki ona olan arzusu, her an her şeyiyle onu hissedebilmek istiyordu. Bir çift güzel sözü kalbini yumuşatıyordu, bir dokunuşu tenini yangın yerine çeviriyordu, bir bakışı nefesini kesiyordu, sesini duymak günün yorgunluğunu üzerinden alıyordu, sevdiği şeyleri anlatırken dinliyor ve ondan ilham alıyordu.

Chan her şeyiyle ona iyi geliyordu. Güven sorunlarını da aşmıştı biraz üstelik. Bunların hepsi onun sayesindeydi.

Tüm güveni insan denen varlık yüzünden yok olmuşken, aynı güven yine bir insan tarafından sağlanmıştı. Seungmin buna hala içten içe şaşırıyordu.

Parmakları içindeki toprağın bile bastıramayacağı kadar büryük bir istekle havalandı ve işaret parmağıyla Chan'ın çenesine dokundu. Sonra avcu yanağına yerleşti. Baş parmağı alışkanlıkla küçük daireler çizerken eğildi ve saçlarından öptü.

Bunu yapmaya bayılıyorum Chan. Sana dair her şeye bayılıyorum.

Teninin parmakları arasında kayışı çok hoştu ama daha güzel bir şey oldu sonrasında.

Chan'ın dudakları iki yana kıvrıldı. Seungmin yakalandığını anlarken çekilmedi, eğilip bu kez de burnundan öptü.

"Ne bu sevgi patlamanızın sebebi? Rüyanda beni mi gördün?"

Chan'ın uykuyla kalınlaşmış sesi gülümsediği için daha da doygun çıkarken Seungmin burnunda öptüğü yere parmağını dokundurdu. "Burada uyuyor numarası yapan bir Pinokyo varmış."

Chan kıkırdadı ve gözlerini araladı, yüzü uyku etkisiyle daha da şişmiş, teni daha da beyazlaşmıştı. Seungmin'in elini tuttu ve sırt üstü dönüp elini kendi göğsüne yerleştirdi. "Pek de Pinokyo değilim ya. Sadece sevilmeyi seviyorum."

"Çok fırsatçısın."

"Hım, biliyorum." Dudaklarını ıslattı. "Öpsene beni?"

Seungmin bilmiş bir tavırla başını iki yana sallayıp saçlarını alnından çekti. "Niye?"

"Günaydın olsun diye. Olmasın mı?"

"Olsun da bunun benim öpücüğümle ne alakası var acaba?"

Chan alt dudağını ısırdı ve sabır dilenircesine kaşlarını kaldırıp gözlerini kapattı. Seungmin haline gülerken Chan bir anda doğruldu ve kolundan tuttuğu adamı yatağa tekrar yatırıp üstüne çıktı.

Brawe With Brave | SeungChan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin