8

1K 135 12
                                    

Bir günde iki bölüm, önceki paylaşamadığım zamanlarıma sayarsınız.
İyi okumalar. 🌱

________

Chan dizlerinin üzerine düştüğünde bitik haldeydi.

Hala kor gibi gezen lavları hissedebiliyordu damarlarında, kalbi patlayacak gibiydi ve bedenini içten içe yanıyordu sanki. O kadar büyük bir enerji kullanmıştı ki o öfkeyle şimdi ayağa kalkamayacak durumdaydı. Dördüyle de tek başına savaşmıştı ancak kimin kazandığını bilmiyordu. Karşısındaki adamlar bir anda yok olmuş gibilerdi, yalnızca köşeden bir arkadaşının yardımıyla topallaya topallaya dönen Himchan'ı görebilmişti ki o da göz ucuylaydı.

En son ne zaman bu kadar büyük bir güç kullanmıştı hatırlamıyordu bile. Jeongin'in de birikmişliğiyle ömründe ilk defa öfkesine bu kadar yenilmişti.

Avuçlarını yere koyup serinlemesi için yüzüne biraz esinti oluşturmaya çalıştı ama bırak esinti oluşturmayı elementini bile hissedemiyordu. Sahibinin bedenini koruyabilmek için kendini geri çekmiş olmalıydı.

"Harika... gerçekten harika."

Başını çevirip hala hareketsizce yatan Seungmin'i gördüğünde asıl dertlerinin şimdi başlayacağını idrak etti.

"Seungmin!"

Acıyan dizlerine aldırmadan emekleye emekleye yanına ulaşmaya çalıştı. Yan devrilip uzandı ve tek dirseğinden güç alıp doğrulur pozisyonda kalmaya çabaladı. Önünde bir milim kımıldamamış çocuğun başını yavaşça ellerinin arasına aldı ve yüzüne dağılmış saçlarını alnından çekti.

"Seungmin uyan! Uyan Seungmin! Tanrım... Tanrım ne olur... Seungmin uyan! Beni duyabiliyor musun?"

Kendini tutamadan bedenini sarsmaya başladı. "Uyan! Seungmin uyan! Lütfen, lütfen... Benim yüzümden oldu. Aptal kafam! Benim yüzümden oldu! Benim yüzümden..." Oturur pozisyona geldi ve Seungmin'i de kendine çekti. Kendi sırtını duvara verirken Seungmin'i de kolları arasına aldı ve boynuna parmaklarını koydu. Hissettiği ufak hareketlerle rahatlatıcı bir nefes aldı. "Tanrım... şükürler olsun. Yaşıyorsun." Saçlarını geriye taradı ve hafifçe yanağına vurdu. "Seungmin... Seungmin... Beni duyman gerek. Hadi... Hadi uyan. Seungmin uyan!"

Sonunda yükselen sesiyle Seungmin'e seslenmeye devam etti ancak kollarındaki çocuk uyanmıyordu. Başaramayacağını anlayınca telefonuna uzandı ve önce ambulansı sonra da Minho'yu aradı.

Telaşının arasında olabildiğince yerini tarif etti ve aramayı sonlandırıp yavaş yavaş bedeni soğuyan çocuğa döndü tekrar. Alnından akan kana dokunduğunda kan sızan yerin çoktan pıhtılaşmış olduğunu hissetti.

"Seungmin... uyanmazsan... eğer uyanmazsam kendimi asla affetmem, duydun mu beni? Uyan artık, lütfen... En azından iyi ol, tamam mı? İyi olmak zorundasın! Seungmin!"

Kucağındaki Seungmin'e ufak ufak tokat atarken bir anda derin nefes alarak gözlerini açması parmaklarını durdurdu.

"Seungmin? Seungmin! Seungmin iyi misin? Bana bak. Nasıl hissediyorsun? Bir şey söyle lütfen..."

Öksürmeye çalıştı ama ağrıyan sırtı Seungmin'e engel oldu. "Çok soru soruyorsun. Hangi birini cevaplayayım?.."

Chan sinir bozukluğuyla artık tutamadığı kahkahasını sokağa bırakırken düşen göz yaşlarına hakim olamadı.

"Tanrım... İyisin. İyisin, gerçekten iyisin."

Kollarını sardığı çocuğu göğsüne bastırdı ve saçlarını öptü. "Seungmin dayanman gerek, sakın uyuma olur mu? Bak geliyorlar, ambulansı aradım. Sakın uyuma. Bak sakın uyuma..."

Brawe With Brave | SeungChan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin