Chan kapıyı açtığı zaman karşısında yalnızca iki kişi bekliyordu. Bir ihtimal Jisung'un da gelebileceğini düşünmüştü ama tüm grubu düşünmemişti. Eşikte şaşkınlıkla bakarken toparlandı ve gülerek hepsini içeri buyur etti.
"Aradım ama telefonun kapalıydı. Açmayağın telefonu niye yanında taşıyorsun?"
Minho en son kapıdan girdiğinde gülerek hafifçe omzunu Chan'ın omzuna vurdu.
"Şarjım bitti. Şarja koyacaktım ama şarj aletimi bulamadım." Minho'nun imalı gülüşünü gördüğünde onun aksine sertçe iade etti vuruşunu omzuna. "Sendeydi değil mi? Sen aldın şerefsiz. Dört döndüm evde."
Minho gülerek çantasındaki şarj aletini çıkarıp Chan'a uzattı. Sonrasında salona diğerlerinin yanına geçtiler.
Herkes bulduğu boş bir yere oturmuşken Chan hepsine hoşgeldin dedi.
"Bir şeyler ikram edeyim, susamışsınızdır.
Şayet açsanız yemek de hazırlayabilirim."Yemek teklifini reddedip bir şeyler içmeyi kabul ettiler. Chan ve Felix mutfağa ilerlerken Seungmin de Hyunjin'e son bir uyarı bakışı fırlatıp peşlerinden ilerledi.
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
Felix bir gün öncesinde sıkıldığı için yaptığı kurabiyelere içten içe teşekkür ederek tabaklara koyuyordu. "Dolapta meyve suyu ve kola var. Onları getirir misin?"
Seungmin buzdolabından aldığı içecekleri sehpaya koydu. Chan'ın bardakları hazırlamasını beklerken çocuğun yorgun göz altlarına baktı istemsizce.
"Jeongin'i duyunca çok endişlenedik. Umarım biraz daha iyidir."
Chan kibarca gülümseyip başını salladı. "Odasında uyuyor. Yaralarını temizlerken biraz fazla yoruldu da."
Seungmin anladığını belirterek bardakları salona götürdü. İkili de ardından mutfaktan çıktılar. Kim ne istediyse doldurup dağıtırlarken Seungmin, Minho'dan en uzak yere oturan Hyunjin'e bir bakış attı.
Anlaşılan kısa süreliğine de olsa sessiz kalmayı benimsemiş gibi görünüyordu.
Jisung kolasından bir yudum alıp bardağı orta sehpaya bıraktı. Keyifsiz sayılırdı ve ne yiyip içerse içsin ağzının tadı yerine gelmiyordu.
Hemen yanında oturan Chan ile daha da gergin hissederken kendini tutamayıp ondan yana döndü. "Hyung Jeongin gerçekten iyi değil mi? Ben buradayım diye böyle bir şey demiyorsun yani?"
Chan elini Jisung'un omzuna attı. "Rahatla artık Jisung, o cidden iyi. Hatta senin sayende daha da kötü olmaktan kurtuldu. Evet elementin ona çarpmış olabilir ama kötü niyetli olmadığını biliyorum. Aksine... tam zamanında yetiştiğin için sana teşekkür etmeliyim. Kardeşim daha büyük bir yara almadıysa senin cesaretin sayesinde."
Jisung bir şey demeden yalnızca gülmekle yetindi. Chan diğerlerine döndü. "Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim, Jeongin uyandığında ona söyleyeceğim geçmiş olsun dileklerinizi. Eminim o da sevinir."
"Chan Hyung, bir şey sormak istiyorum."
Seungmin'e döndü.
"Ne zamandır böyle? Yani bu durum yeni değildir diye düşünüyorum?"
Chan'ın ensesini ovalarken dişlerini sıktığını fark etti Seungmin.
"Benim yüzümden. Jeong'u sıkıştıran çocuk benim sınıf arkadaşım."
Jisung'tan ayrıldı. "Bölüm birinciliğine oynuyoruz ikimiz de. Önümüzdeki hafta sınavlarımız var, dikkatimi dağıtmaya çalışıyor." Sesi fısıltıya döndü. "Bu Jeongin'e zarar vermek için ilk girişimi değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Brawe With Brave | SeungChan ✓
Fanfiction"Her elementin öfkesi farklıdır. Ateş her yeri kora dönüştürür, su boğar, hava fırtınalarıyla yerle bir eder ve toprak da taş üstünde taş bırakmaz. Aslında hepimiz birbirimizi öldürebilecek potansiyellere sahibiz. Yine de bir şekilde yüzyıllardır bu...