Episode 2: ''All I need is your want''

2.4K 189 82
                                    

İyi okumalar dilerim! 🖤

×××

Jeongguk'un yurtdışı deneyimlerimi dinleme hakkındaki istediğinde ciddi olduğunu gerçekten de beni dinlediğinde anlamıştım. İlgisi olup olmadığını anlamak için ziyaret ettiğim ve okuduğum birkaç yerin üzerinden hızlıca geçtiğimde öylece dinlemek yerine bir de katkıda bulunup bilgilerini göstermesiyle beni ikna etmeyi başarabilmişti. Yine de bu gerçek, bakışlarının etkisi hakkındaki düşüncelerimi değiştiremiyordu. Bazı öğrencilerimin çekinmeden veya utanmadan bana bu tarz yaklaşımlarda bulunduğu doğruydu ama Jeongguk'ta utanmazlık gibi bir şey söz konusu değildi.

En azından ben öyle düşünmek istiyordum.

Bazı gereğinden fazla açık sözlerini saymazsak saygısızlık yaptığı veya utanmazlık gösterdiği söylenemezdi. Onun hakkında birkaç günde bu kadar düşünmüştüm çünkü içimdeki analiz etme dürtüsü ve sevgisini uyandırmayı bilerek veya bilmeyerek uyandırmayı başarmıştı. Herkesin bildiği bu belirli imajımı gözünde koruyacak olsam da bu ipleri eline vereceğim anlamına kesinlikle gelmiyordu.

Genelde öğrencilerimle oynamak yerine salağa yatmayı veya ufak bir minnet gülümsemesiyle geçiştirmeyi severdim. Fakat bana yaklaşmasına karşılık Jeongguk'tan kaçmaya çalışarak ona bir zafer kazandırmak nedensizce hiç hoş hissettirmiyordu. Gözlemlediğim kadarıyla, onun gibi birinin altında kalan bir öğretmen olmak istemiyordum.

''Bay Kim, iyi öğlenler! Dersten yeni çıkmış gibi görünüyorsunuz?''

Daldığım düşüncelerim bölündüğünde hızla ilerlediğim yolda adımlarımı yavaşlatmıştım. Şu anda hiç muhattap olmak istemediğim o sesin sahibi yaklaşmaya başladığında elbet başka çarem olmadığını da biliyordum.

''Merhabalar, Bay Kim. Dersim az önce bitmişti. Bugün nasılsınız?''

Benimle uğraşmaması için konuşmayı basit tutmaya çalışsam da bu mümkün müydü bilemiyordum. Kim Namjoon, asla bilmediğim veya gözden kaçırdığım sebeplerden benimle vakit bulduğu her anda uğraşmaya bayılıyordu. Bazen bu arkadaşça bir yaklaşım olsa da diğer zamanlarda beni fazla sinir edecek şekilde davranabiliyor, özel hayatıma kadar tüm ilgisini üzerime yönlendiriyordu. İşinde iyi ve öğrencileriyle güzel bir ilişkisi olmasının yanısıra benimle kesinlikle aynı yönde iletişim kurmuyordu.

Dönmeme fırsat vermeden saniyeler içerisinde yanımda belirdiğinde yüzünde bir gülümseme vardı.

''Oldukça iyiyim, sizin de şu sıralar iyi olduğunuza şüphe yok.'' asla yanından ayırmadığı ve öğretmenliğini daha fazla belli eden uzun askılı kol çantasını kavramış, bana bakıyordu. ''Yine de sormadan geçemem, siz nasılsınız?''

Sinirimi belli etmemek için bakışlarımı önüme çevirmiştim. ''Ben de iyiyim, teşekkür ederim. Ama siz öyle bir çıkarıma nasıl ulaştınız acaba? İnsanları sadece dışarıdan izleyerek sonuca ulaşmak pek de doğru bir yol değil aslında.''

Sözüme katılacağını biliyordum ama elbet bunu söylemeyecekti. Kendini bnimle yakınlaşma yolunda ilerleyen bir arkadaş olarak görse de bir nevi içsel kapışmada ya da ona benzeri bir şeyde olduğunu biliyordum.

''Birkaç gündür size rast geliyorum da hocam, keyfiniz yerinde gibi görünüyordu.'' dedi aynı şekilde keyifli bir sesle. Yandan bir bakış atarak neyi kast ettiğini anlamaya çalışıyordum. ''Yani, olduğundan daha fazla. Sanırım birtakım değişinliklere başvurmuşsunuz.''

Direkt bu yönde konuşması ayarlarımla oynasa da onun gibi çıkışmayacaktım, kendisi de bunu biliyordu. Kim Namjoon, hiç hakkı olmadığını bilmesine rağmen ataklar yaparken, ben her daim sakin kalabilen biriymiş gibi onu alttan alan taraftım. İkimiz de bu gerçeklerin farkındaydık.

ShamelessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin