Episode 24: ''Even if you are very down, i'm still with you''

830 60 31
                                    

Biz geldik! Özlendik mi acaba?? Uzunca bir aradan sonra hem kendimi hem de bu ikiliyi (😀) toparladım, umarım bölümü beğenirsiniz. Düşüncelerinizi ve yorumlarınızı da merakla bekliyorum. 🖤

×××

''Teşekkür etme isteğinizi anlıyorum, Bay Kim...'' dedim zorlama bir samimiyetle, dudaklarıma belli belirsiz bir gülümseme yerleştirirken. Bu gülümseme birkaç saniyenin ardından genişlemeye başlamıştı.

''Hatta bana kolaylık sağladığınız için ben size minnetimi belli etmeliyim. Sanırım bu daha doğru olur.'' bana bir miktar hevesle bakan gözlerine zıtlıkla sabırsız bir şekilde beni rahat bırakacağı anı bekliyordum. Ne olursa olsun bu adama hiçbir zaman ısınamayacaktım.

''Ne de olsa...'' diye devam ettim konuşmasına göz yummayarak. Bana bir kahve ısmarlaması için ikna etme sürecine devam etmesini istemiyordum. ''Beni kendisini sevmediğimi kabul etmeyen büyük bir beladan kurtardınız, yine de yanlış anlamayın tabii. İşler yolunda gidiyor gibi, hm?''

Namjoon gözlüğüne hafifçe dokunurken hoş gülümsemesi gamzelerinin ortaya çıkacağı kadar belirginleşmişti. Anlaşılan ima dolu sözlerim saf âşık süzgecinden geçtiği için kendisinde pek kötü etki oluşturmuyordu.

''Gün geçtikçe sandığımdan daha iyi bir hâl alıyor.'' dedi o anda bile aklının her bir köşesinden Park Jimin geçiyormuş gibi dalgın bir ses tonuyla.

Lütfen artık beni daha fazla meşgul etme de, ben de aklımdan çıkartamadığım sevgilimle istediğim gibi özlem giderebileyim.

Bu durumla hiç ilgilenmesem de sıkılganlığımı saklamaya çalışarak yayıldığım koltukta dikleşmiştim. ''Teklifime karşılık verdiğiniz kararda emin misiniz, hocam?'' dedi yüzümdeki ısrarcı bakışlarıyla baskı uygulamaya çalışarak. Oysa hiçbir taktiğini yemediğimi yıllardır beni gözlemliyor olmasından biliyor olmalıydı.

''Ben teşekkürümü aldım.'' dedim kestirip atar bir tonda. Derince bir iç çekmiş, anlayacağını umarak parmaklarım arasındaki kalemle oynarken bakışlarımı kaldırıp üstten bakmaya çalışmıştım. ''Eğer daha da ilerleyebilirseniz, içtenlikle mutluluklar diliyorum... Gördüğüm kadarıyla iyi bir uyumunuz var.''

Yüzüne sırıtması eşliğinde anlık bir ışıltı yayıldığında bildiğimden daha fazlasını olduğunu düşünmüştüm fakat beni gerçekten ilgilendirmiyordu.

''Jimin'in enerjisi... Ah, gerçekten, onun hiçbir yönünü kolayca tanımlayamıyorum.'' dudağını ısırır gibi olurken bakışlarını kaçırmıştı. Doğrusu bu kadar dağıldığını ilk kez yakından görüyordum, ama hemen kendini toparlayıp ifadesini düzeltmesi saniyelerini almıştı. Bunda kiminle konuştuğunun farkına varmasının etkisi de olabilirdi tabi.

''Neyse, dersime beş dakika kalmış ama ben hâlâ burada oyalanıyorum.'' hızla saatine göz atarken gerçekten afallamış görünüyordu. Ben umarsız bir şekilde başımla ufak bir onay verirken tok adımları çoktan kapıya doğru ilerlemişti.

''Adım attığınız her konuda bol şans.''

''Bu güzel dilekleriniz için teşekkürler.'' bana arkadaşça baksa da ben hiç o şekilde hissedemiyordum. Belki her şey için bir miktar zamana ihtiyacım vardı. ''Size de iyi günler diliyorum, hocam.''

Kapanan kapı sesinin ardından sonunda huzurlu yalnızlığıma kavuştuğumda derince bir nefes vermiş, kendimi bırakmıştım. Aslında ilk dönemin sonuna yaklaştığımız için yoğunluğum biraz azalmış gibiydi ve bunun sayesinde Jeongguk'u daha fazla düşünebildiğim için mutluydum. O hayatımın bir parçası olduğundan beri tek bir kötü şey olmamıştı sanki.

ShamelessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin