İşler biraz daha kızışıyor, hadi bakalım. 😜
×××
Tüm düşüncelerim gün boyu zihnimi işgal etmemiş ve beni germemiş gibi kendimi daha beter bir duruma getirerek Jeongguk ile kafede oturmayı kabul etmiştim. Eğer Namjoon tüm keyifli vaktimin içine ederek varlığıyla bile beni tehdit etmeseydi onunla daha yakın olacağımı, belki ileriye gideceğimi biliyordum. Yani bundan da ileriye. Eğer Jeongguk tavırlarıma rağmen böyle bir anlayış göstermeseydi çoktan bir tartışma yaşayacağımızı düşünüyordum. Bir soğuk bir sıcak oynayarak kafasını karıştırmak amacım olmasa da pek dengeli hareketler sergilediğim söylenemezdi.
Hafifçe bol pantolonumun üzerine siyah bir tişört giymiş, sıcaklamaya başladığı için ceketimi yanımdaki sandalyeye çıkartmıştım. Pek kendi tarzımda giyinmediğim bir gün olsa da herhangi bir rahatsızlık hissetmiyordum. Jeongguk farkında bile olmadan bana eşlik ederken siyah, farklı modeldeki pantolonunu ve tişörtünü mavi ceketi ile kombinlemişti. Sade görünse bile kolyesi, çeşitli küpeleri ve piercingleri onu süslemek için yeterli geliyordu.
Tabii öne çıkan gözlerini de unutmamak gerekli.
Bir nevi çok sevgili hocasına hizmet etmek istediğini söyleyerek kahvelerimizi alarak elleri dolu olmasına rağmen hızla masaya geldiğinde yüzünde onunla olduğumdan ötürü mutlu bir gülümseme vardı. Bunu biliyordum çünkü yaklaşık on beş dakikadır böyle görünüyordu ve eskisi gibi karşılıklı oturup bir şeyler içmemiz hoşuna gitmiş gibiydi. Beni dinlemeyi sevdiği gerçekten doğruydu.
Gözlüğüm olmadığı için rahatlıkla gözümü ovuştururken soğuk ve biraz şekerli kahvemden susadığım için ilk yudumu zevkle almıştım. Fakülte içinde olduğumuz için biraz gergin olsam da bunu ona en az şekilde yansıtmaya çalışıyordum.
''Iımm, Bay Kim... Nerede kalmıştık?'' nefes nefese kalmış gibi görünürken bunun çok yüksek olan ilgisinden kaynaklandığını düşünüyordum. ''Ah, sizi en son çok değerli eski sevgiliniz Park Jimin için sorguluyordum değil mi?''
''Bildiğin şeyleri yeniden soruyordun Jeongguk.'' sözlerini düzeltircesine tane tane konuşurken dudağımı imayla kıvırmıştım. ''Beni o günden beri rahatsız etmiyor, o yüzden bunu düşünmene gerçekten gerek yok.''
Dudakları korkutucu bir tatlılıkla kıvrılırken kısa bir süre parmaklarını çenesinin altında birleştirmişti. ''Onun zeka seviyesinin sizinkinden çok daha aşağıda olduğunu bildiğimden pek endişelenmiyorum, ama sizi üzmesini istemiyorum.'' demişti dudakları büzülürken.
Dikkatimin dağılmaması için çabalarken kahvemden birkaç yudum daha alarak yutkunmuştum. Asıl neyi düşündüğünü anladığımda biraz rahatsız hissetmiş ve kaşlarımı çatmama mâni olamamıştım.
''Ne yani...'' dedim histerik bir şekilde gülerken, sesim gerçekten soğuk çıkmıştı. ''Bu kadar uğraşırsa beni ayartacağını ve geri döneceğimi mi düşündün? Cidden mi?''
Yüzünü sorgular bir vaziyette izleyerek kahvemin pipetiyle oynarken sıktığımın yeni farkına varmıştım. Aniden yükselmem üzerine ya yanlış anlaşıldığını ya da yanlış sularda yüzdüğünü anlaması saniyelerini almıştı.
''Beni çok yanlış anladınız, hocam.'' dedi yüzü birkaç saniyeliğine düşüp ciddiyete bürünürken. Oysa sesi tam aksine samimi çıkıyordu. ''Bunu vurgulamak istediğim için söyledim, çünkü hareketleri gerçekten aptalca ve utanç verici.''
Doğru olduğunu bildiğim için pipeti düşünceli bir şekilde kahvenin içinde karıştırmıştım. ''Sanırım ayrılma sebebimiz tam olarak da bu.'' dedim dalgın bir şekilde. O sırada uzayan saçlarımdan ötürü bir kısmının gözlerimin önüne kadar geldiğinin farkındalığını yaşamıştım. Jeongguk büzer gibi yaptığı dudaklarını pipete yerleştirip içerken bir şey söylemeden yüzümü izliyordu. Bakışlarında anlamlandıramadığım bir merak vardı ama bana karşı olan ilgisini de görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shameless
Fanfiction''Arsız, ha? Arsız olduğumu mu düşünüyorsunuz hocam?'' ''Bunun için başka bir ifade var mı? Öyleyse eğer beni aydınlatmanı çok isterim, ama...'' parmaklarıma dokunan eline karşılık vererek üstünkörü kavramış, dudaklarıma küstah bir gülümseme yerleş...