Episode 15: ''The things that we do in danger''

1K 72 233
                                    

Daha da güzel bölümlere ilerliyoruz! Yani ben öyle düşünüyorum... Umuyorum ki bu ikiliyi okurken keyif alıyorsunuzdur. İyi okumalar dilerim!

×××

''Umuyorum ki bugün bir saatinizi ayıracak vaktiniz vardır Bay Kim.'' telefon açılır açılmaz iğneleyici bir sesle konuşurken koltuğumu iki yana sallayıp duruyordum.

Benim aceleciliğimin aksine araya kısa bir sessizlik girmişti. ''Size de merhabalar hocam.'' diye karşılık vermişti duymaya en gıcık olduğum boğuk sesle. ''Anlayamadım, ne için tam olarak?''

''Park Jimin ile sizi buluşturacağım.'' dedim olabildiğince düz bir ses tonuyla. ''Onu aradım ve yarım saat sonrasına buluşmak için ayarladım, o yüzden programızını ona göre düzenlersiniz sizin için daha iyi olacak.'' umursamaz bir şekilde sözlerimi sürdürürken bu sefer kontrolün elimde olması hissi sırıtma isteğimi arttırıyordu.

''Buluşacağımız zamana yakın Jimin'i yeniden arayacağım ve bir saatlik acil bir işimin çıktığını, bu yüzden sizin ona eşlik edeceğinizi söyleyeceğim.''

Bu sıradan planı yapmak pek zorlu olmasa da Jimin'i az çok tanıdığım için Namjoon ile beklemeyi kabul edeceğinden başka çare yoktu. Benimle görüşmek istiyorsa biraz beklemek zorundaydı.

''Vay canına.'' dedi Namjoon ses tonundan keyfi ve gülüşü bile anlaşılırken. ''Yani bir saati birlikte geçireceğimizi mi söylüyorsunuz?''

''Bu vakti iyi harcayın çünkü aptalca bir oyun oynadığımızı anlamasın diye yanınıza geleceğim.'' derince bir iç çekmemek için onlarla buluşacağımı düşünmemeye çalışmış, yumuşak koltuk başlığına yaslanmıştım. ''Şimdilik yapabildiğimin en iyisi bu. Bizim binanın tam karşısındaki kafede buluşacaksınız, yarım saat sonra gitseniz iyi olur.''

''Bu fırsatı nasıl güzel değerlendireceğim konusunda hiçbir şüpheniz olmasın.'' dedi oldukça özgüvenli bir şekilde. Aklında çoktan planlar kurduğunun ve kendinin farkında oluşu konusunda hiçbir şüphem yoktu. ''Size teşekkür ederim Bay Kim, öğleden sonra boş olduğum için hiçbir sıkıntı çıkmayacak.''

''Güzel.'' diye mırıldandım kısaca. Neredeyse konuşmuyor gibi duyulduğum için isteksizliğim açıkça belli oluyordu. ''O hâlde kapatıyorum, size iyi şanslar dilerim.''

Soğuk sesime yüzüne telefonu kapatmam eşlik etmişti ve işte Namjoon ve Jimin'in buluşması böyle gerçekleşmişti. Yaklaşık yarım saat sonra Jimin'i arayarak planımı gerçekleştirirken her şey tıkırında ilerliyordu, Namjoon ile beklemekte bir sorun görmemişti çünkü sonunda benimle görüşecekti. Ona teklifte bulunmam ve hâlâ benimle konuşmak istemesi iyiye işaret olmasa da Namjoon'un aklını çeleceğine güvenmek istiyordum.

Başka seçeneğim de yok gibi görünüyordu. Jeongguk ile geleceğim hakkında düşünüp dururken araya eski bir toksik sevgilinin girmesine göz yumacak değildim.

Buluşmalarının üzerinden bir saati biraz geçmişti ve asla yanlarına gitmek istemeyen ayaklarımı tam anlamıyla zorlukla ilerletiyordum. Kafenin camı sağ olsun uzaktan bile Namjoon'un koca bedenini ve Jimin'in sarı saçlarının dikkatimi çekmemesi imkansızdı. İçeriye giriş yaparken gözlüğümü düzeltmiş, çantamı daha sıkı kavrarken etrafa kısa bir bakış atmıştım. Yanlarına gitmeden önce onlara katlanabilmek için soğuk bir kahveye ihtiyacım olduğunu düşünmüş ve sıraya girmiştim. Oyalanmak için sıranın uzun sürmesini umsam da hızlı çalışanlar yüzünden kahvemi kısa bir sürede almış, hâlâ beni fark etmeyen ikilinin yanına ilerlemiştim.

En azından öyle düşünmüştüm çünkü bana doğru dönük oturan Jimin'in gözleri bendeydi ve onları görmüyormuşum gibi el sallamıştı. Sessizce yanlarına varırken gülümsemeye çalışmış, tercihen Namjoon'un yanına oturmayı daha sağlıklı bulmuştum.

ShamelessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin