Episode 17: ''You know that there's nothing like us''

1.1K 82 370
                                    

Yazım yanlışları varsa affedin... Bu bölüm için çok heyecanlıyım, umarım hoşunuza gider! İyi okumalar dilerim güzellikler. 💜

×××

Jeongguk o kapının ardından göründüğü anda bir kez daha anlamıştım ki bu çocuk beni her zaman, her yerde şaşırtabilirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse beni kendine hayran bırakabilirdi.

Gözüme ilişen ilk şey nedense bacaklarını sımsıkı saran, dizlerini uzunca açığa çıkarkan açık mavi pantolonu olmuştu. Üstünde yakaları açık, beyaz, uzun bir gömlek ve kırmızı tonlarına yakın hoş bir ceket vardı. Dikkatimi çeken en güzel detaylardan biri ise ceketinde asılı olan boncuklu süsüydü. Ceketinin bir kısmından diğer ucuna bağlanmıştı ve ilk kez böyle bir kombin görmeme rağmen ona fena hâlde yakıştığını düşünmüştüm.

Saçlarını tam ortadan olmayacak şekilde ikiye ayırmış, benim gibi özenle yaparak bir kısmını gözlerinin üzerinden kıvırmıştı. Gözleri ve dudaklarında hafif, kıyafetlerine oldukça uyumlu bir makyaj vardı. Ceketindeki boncuklu süsün benzeri kolye şeklinde boynunda da asılıydı.

Tanrım, bir kez daha aklımı kaybedeceğimi, onu orada dakikalarca öpüp ne kadar harika olduğunu söyleyebileceğimi düşünmüştüm. Fakat hayranlığımı belirterek arabaya kadar üzerimi gözlerinden ayırmamaktan başka bir şey yapamamıştım.

Kibarlık yaparak kapısını açmış ve kesinlikle seksi olan hâliyle binişini seyretmiştim. Sürekli bunu düşünüp durduğum için kendimi ergen hâllerime dönmüş gibi hissetsem de bunun normal olduğunu düşünerek içimi rahatlatmaya çalışıyordum.

Normaldi çünkü o birinin kalbini tehlikeli bir hızla çabalabilecek, birçok farklı yöne ve karaktere sahip olan Jeon Jeongguk'tu.

Benim gibi takım giymese bile her türlü uyumlu görünüyorduk. Aramızda öyle bir gerilim yükselmeye başlamıştı ki birimiz ufak bir adım atsa diğeri anında kendini teslim edecekti. Zaten bu hep böyle olmuştu, bizim başlayan oyunumuz benim direnişlerimle ve teslim oluşlarımızla devam etmişti.

Bu teslim oluşlara neredeyse bir kez daha kapılacaktım çünkü yolda sakinliğimi koruduğumu düşündüğüm anda elini baldırımda hissetmiştim. Yavaşça okşuyor, elini yukarı ve aşağı ilerletirken arada bir sıkıyordu. Her an kasıklarıma gidebilecek potansiyeli olduğunu düşünürken soğukkanlılığımı korumak çok zordu.

Yalnızca kısa bir süreyi odasında geçirdiği zamanda tüm tatlılığını geride bırakmış ve kendini hazırlamasından güç almış gibi yeniden üzerime oynadığı o zamana giriş yapmıştı.

Sanki aniden kasıklarıma ilerlese, daha fazlasını yapmak istediğini ve arabayı bir kenara çekmemi söylese hiçbir iradem yokmuş gibi bunu yapacaktım. Kendimi bu kadar ele geçirilmiş hissediyordum çünkü planım beni heyecanlandırıyor, Jeongguk'a kendimi verme isteğimi körüklüyordu.

En derin ve bazen benim bile bazen korktuğum arzularım Jeongguk ile birlikte yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Orada olduklarını biliyordum fakat ne birisi için çıkartmak istemişti ne de başkası bana bu kadar yoğun duygular hissettirmişti.

Yolu yarılamış olmamıza rağmen diğer yarısının bu kadar kolay geçeceğini düşünmemeye başlamıştım. Eli kıyafetime yok sayarak hoş hisleri içime dolduruyordu ve yüzüne attığım bakışlarla ne yaptığını bildiğini gösteren sırıtmasını her seferinde yakalıyordum.

''Şöyle güzel bir araba uykusu çeksen ne harika olurdu, değil mi Jeon?'' şansımı deneyerek saçma bir yerden giriş yaparken bacağımı oynatmamaya çalışıyordum.

''Ne çeksem harika olacağını çok iyi biliyorum efendim.'' tane tane ve şımarıkça konuşurken eli biraz daha yukarılara çıkmıştı.

Tüm sabrımı ellerime yüklüyor ve direksiyonu olabilecek en sert şekilde kavrıyordum, öyle ki eklemlerimin beyazladığını göz ucuyla fark etmiştim.

ShamelessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin