27. Bölüm Yürek Yangını

21.8K 1.6K 600
                                    

10 Yıl Önce

Boran, sırtını duvara yaslamış, gözünü alan güneşe rağmen acısını dışarı yansıtarak sessizce ağlıyordu. Annesi bugün toprağa gömülmüştü, acısı yüreğini yakıyordu. Annesinin soğuk bedeni ile bu sabah vedalaşmıştı. Bu, hayatındaki en zor vedaydı, ruhu can çekişiyordu. Öksüz kalmıştı, nasıl canı yanmasındı?

Babası, ondan daha kötü haldeydi. Zavallı adam,  hayat arkadaşını kaybetmişti. Geride kalan iki oğlunu bile gözü görmüyordu bu acılı süreçte. Babasının halini gören Boran ise güçlü durmaya çalışıyordu ama başarılı olamıyordu. Zayıf yüreği bir türlü güçlü durmuyordu, duramıyordu.

Nasıl dursundu ki? Bir kanadı kırılmıştı sanki. Hayat, onun elinden annesini almış geriye bir virane bırakmıştı. Durumunun ciddiyetini anlamayan kardeşi onu ağlarken görmesin diye köşeye geçmiş sessizce ağlıyordu. Burak için acısını içinde yaşamalı, onun karşısına güçlü bir abi olarak çıkmalıydı. 

Orada dakikalarca ağladı ama yüreği bir nebze olsun soğumuyordu. Bir acı gittikçe daha da nasıl kanayabilirdi? Onun kanıyordu işte. Bu acı ne zaman geçerdi? O zamana ışınlanmak istiyordu, bu acıya alışmak çok zordu.

Başını dizlerinin arasına almış, kızarmış ve ağlamaktan şişmiş gözlerini ovaladı. Durmalıydı artık, kardeşinin yanına gitmeli ve onun karnını doyurmalıydı. Kardeşi dünden beri tek lokma yememişti. Babasının, kardeşini düşünecek hali yoktu. Dağ gibi babası, annesinin ardından yıkılmıştı sanki. 

Görüş açısına giren bir çift ayakkabı ile başını kaldırdı. Nemli gözlerinden dolayı önce karşısındaki sureti tam olarak göremedi. Gelişigüzel sildi gözlerini. Karşısında Selin duruyordu...

Selin ile bir ay önce ayrılmışlardı. Sebep neydi hatırlamıyordu. Önemsiz bir konuydu. Onun burada olmasını beklemediğinden ötürü şaşırdı önce. Selin, üzgün gözlerle kendisine bakıyordu. Uyuşan ayaklarına inat yerinden doğruldu. Karşılıklı durdular öylece, Boran buğulu gözlerle kıza bakıyordu, kızın da ondan bir farkı yoktu.

Selin, bir şey demeden sarıldı çocuğa. Boran'ın annesini kaybettiğini öğrenince bir an bile düşünmeden evine gelmişti ve Boran'ı yitik bir halde bulmuştu. Onun perişan hali, zavallı kalbini ateşe atmıştı adeta. Boran, öylece durdu önce. Selin tüm merhametiyle onu sarmalıyor, sanki acısını hissetmişçesine onunla birlikte gözyaşı döküyordu. 

Acıyan kalbi bu merhamete kayıtsız kalamadı ve sıkıca sarmaladı onu. Küçük bir çocuğa dönüştü onun yanında. Annesini kaybeden küçük bir çocuk oldu o an...

O günden sonra sebepsiz küskünlüklerini unuttular. Arada hararetli tartışmaları olsa da asla ayrılmadılar. Boran o an, orada emin olmuştu ileride evleneceği kızın Selin olduğundan. Selin, onun yaralı tarafı aynı zamanda ruhuna iyi gelen biricik ilacıydı.

******

Günümüz

Tolga, karşısında ağlayan kadına burukça baktı. Daha bir saat öncesine kadar öldüğünü bildiği kadın karşısında ağlayarak oturuyordu. Selin'i bulduğu an polisi arayıp Yıldırım'ı ihbar etmek istemişti ama Selin buna izin vermemişti.

"Yanlış yapıyoruz, bu adamı ihbar etmeliyiz." diye sinirle soludu. Yıldırım'ın onlara mahcup şekilde bakması umurunda olmadı. Bu adam Selen'e suçta yataklık etmişti ve cezasını çekmeliydi ama Selin bir türlü onu ihbar etmeye yanaşmıyordu.

"Şu an yaşıyorsam bu Yıldırım sayesinde." diye bıkkınlıkla konuştu Selin. Yaşadığı şoktan ötürü konuşacak hali yoktu. Daha bir saat öncesine kadar artık onlardan umudunu kesmiş, yabancı memlekette ölümü beklemeye başlamıştı. Ama şimdi Tolga karşısındaydı ve onu kurtarmaya gelmişti.

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin