Hilal, Can'ı kreşe bıraktıktan sonra sitenin bahçesindeki bir banka oturdu. Erken saatler olduğu için doğru dürüst insan yoktu ortalıkta. Zaten bu sitenin insanları bahçeye pek çıkmazdı. Çok sakin ve sessiz bir sitede oturuyorlardı. Bu yüzden Kaan dışında pek arkadaş edinememişti.
Eve gitmek istemiyordu zira Dolunay'ı görmek ya da onunla geçirmek istemiyordu. Dün akşam ki yaptığı konuşma kalbini kırmıştı. Neden Boran'ın yanında Berk konusunu açma ihtiyacı hissetmişti ki? Dolunay da bir gariplik seziyordu. Onun bazı tavırlarından rahatsızdı. İçindeki bir ses onun Boran'a karşı ilgisi olduğunu söylüyordu ama bu sese kulak tıkamak istiyordu.
Onun tanıdığı Dolunay böyle bir insan değildi. Böyle bir şeyi yapmak şöyle dursun aklından bile geçirmezdi. Boşuna kıskançlık yaptığını düşünmek istiyordu ama içinde kuytuda kalan dürtü onu rahatsız ediyordu. Bir haftacık dişini sıkmak zorundaydı. Gözle görülür bir sebebi yoktu onu evden göndermek için. Ondan yardım isteyen arkadaşına sırt çevirmek ona yakışmazdı. Lisede iken en yakın arkadaşı, tek sırdaşıydı. Onun yaptığı iyilikleri asla unutamazdı.
"Hilal..." Adını duymasıyla sesten tarafa döndü. Kaan, ona gülümseyerek bakmış ve yanına oturmuştu.
"Seni dışarıda görmeye alışık değilim." dedi Kaan gülümsemesini bozmadan. "Biraz hava almak istedim."
"İyi yapmışsın, tam gezilecek hava ama maalesef benim sınavlarım var. Sen bari değerlendir havayı."
Hilal bu sözler üzerine güldü. Gerçekten mevsim şartlarına göre hava çok güneşliydi. İnsanın içini kıpır kıpır yapıyordu.
"Yapacak bir şey yok. Hayat şartları. Senin ders çalışman gerekiyor. Ders çalıştın değil mi? Kalma sonra derslerden."
Kaan, Hilal'in azarlarmışçasına olan tavrına kısık bir kahkaha attı. "Canım ders çalışmak istemedi anne."
Hilal de güldü bu sözler üzerine. Bazen yerli yersiz konularda anaç tavır sergiliyordu. Can'dan ötürü bu şekilde oluyordu. Can'ın o kadar üzerine düşüyor ve incinmesinden korkuyordu ki fazla korumacı davranıyordu. Bu durum tüm karakterine yansımıştı.
"Pardon..." dedi Hilal mahcuplukla. Kaan, kadının yanlış anlaması ile telaşla elini salladı. "Hayır hayır yanlış anladın. Hoşuma gitmediğinden demedim..." Hilal, Kaan'ın telaşla kendini açıklamaya çalışmasına kahkaha attı. Küçük bir çocuk gibi gözlerini sonuna kadar açmış, hem kafasını hem de elini sallıyordu. Çok tatlı duruyordu bu haliyle.
Kaan, Hilal'in kahkahası ile duraksadı. Kadın onu yanlış anlamamıştı. Bunu anlamanın rahatlığı ile o da güldü. Hilal'le sohbet etmeyi seviyordu. Bu kadınla tanıştıktan sonra en sevdiği aktivite Hilal'i güldürmek olmuştu. Genç kadına gülmek çok yakışıyordu.
"Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?" Diye sordu Hilal konu açmak amacıyla. "Son sınıfım." Hilal başını salladı. Yakında iş hayatına atılacaktı, güzel olsa gerekti.
"Sen okumuyordun değil mi?"
Başını hayır anlamında salladı Hilal. "Liseden sonra okumadım. Babam izin vermemişti okumama. Boran okumam gerektiğini söylüyor ama sanırım babam hevesimi kırdığı için cesaret edemiyorum."
"Boran haklı bence, okumalısın. Mesleğin olmuş olur en azından."
"Bilmiyorum, cesaretimi topladığım an sınava çalışmaya başlayacağım."
"Sahi sen kaç yaşındasın? Küçük gösteriyorsun bayağı." Hilal gülümsedi bu sözler üzerine. "Beklediğinden daha küçüğüm..." dedi gülerek. Kaan'ın meraklı bakışları üzerine merakını giderdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)
Chick-LitHiç istemese de şişman ve ucube olarak gördüğü kadınla çocuğu için evlenen adam... Zamanında platonik olarak aşık olduğu adamla evlenen saf ve iyi niyetli bir kadın. Aşık olduğu adamın oğlunu kendi evladı gibi görmekten asla çekinmez. Aşkın en saf...