41. Bölüm Kıskançlık

19.9K 1.3K 262
                                    

Hilal, yerine oturup kitaplarını sıranın üstüne koydu. Hatun ile selamlaşıp kısa bir sohbet etmişlerdi. Genç kız, dün geceyi arkadaşlarıyla dışarıda geçirdiği için oldukça uykusuz görünüyordu.

"Keşke gelmeseydin bugün. Çok yorgun görünüyorsun." dedi Hilal kadına bakarak. Hatun, yorgunlukla başını iki yana salladı.

"Babam dün gece kuzenimle vakit geçirdiğimi düşündüğü için geç geldiğimi sanıyordu. Okula gelmeseydim beni tavana asardı. Aile evinde yaşayan genç kız problemleri canım. Karda yürüyüp izimi belli etmemem lazım."

Hilal, Hatun'un sözleri üzerine güldü. Hatun'un ailesi biraz katı kuralları sahipti. Kızlarının başına bir bela gelmesinden fazlasıyla korkuyorlardı ve bunun için önlem almaya çalışıyorlardı. Amaçları kızlarını korumak olsa da kızlarını sıktıklarının farkında değillerdi. Hatun bu durumdan fazlasıyla şikayetçiydi. Gençliğini yaşaması gereken mükemmel yaşlarındaydı. Bu yaşlarını sırf anne-babasının yüreği rahat etsin diye evde dizlerini kırıp oturmakta geçirmek istemiyordu.

Hilal ve Hatun, koyu bir sohbete dalmışken amfiden içeriye giren Batuhan ile konuşmaları yarıda kaldı. Genç adamın yüzünü görünce ikisinin de ağzı şaşkınlıkla aralandı. Batuhan, kaşı yarılmış, dudağının kenarı çizilmiş bir haldeydi. Gözünün alt kısmındaki hafif morluk ise hemen kendini belli ediyordu. Batuhan'ın hali amfideki diğer kişilerin de dikkatini çekmişti. Batuhan, kimsenin şaşkınlığına aldırmadan arka taraflara doğru ilerledi. Gayet rahat bir şekilde sandalyeye oturdu ve ona şaşkınlıkla bakan insanları göz hapsine aldı. Adamın tehditkar bakışlarını görenler hemen odaklarını ondan çekip kendileri ile ilgilenmeye başladı.

Hilal, Batuhan'dan zorla çekti bakışlarını ve hala Batuhan'a bakan Hatun'a döndü. "Ne olmuş buna?" diye sordu sesindeki şaşkınlığı gizleyemeden. Batuhan'ın yüzündeki yaralar fena halde dövüldüğünü gösteriyordu. Hatun, hüzünle adama bakıp ondan cevap bekleyen arkadaşına döndü.

"Bilmiyorum, muhtemelen yine kavgaya karışmıştır."

"Yine mi?"

"Evet, yine. Batuhan'ın ne kadar geçimsiz biri olduğunu sen de gördün. Çok çabuk sinirlenip hırsını insanlardan çıkarmaya çalışıyor. Karşısındaki ondan güçlü veya güçsüz olsun kavga etmeye çalışıyor. Bu sefer sağlam kapıya çarpmış."

Hatun, bu cümleleri kurarken rahat gözükse de gözlerindeki buğu aslında genç adam için fazlasıyla üzüldüğünü belli ediyordu. Hilal, usulca başını salladı ve önüne döndü. Batuhan'ın kavgaya karışmasına şaşırmamalıydı. Tam da ondan beklemesi gereken bir durumdu. İnsanlarla konuşurken bile sözleri ağdalı oluyordu. İnsanları, onu alttan almasının sebebi; başına bela almamak, olayı büyütmemekti. Batuhan da bu durumdan yüz bularak herkese çatmaktan geri kalmıyordu.

Genç adamın derdini bir türlü anlayamıyordu. İnsanlarla geçinmeye çalışmak varken o insanlara nefret beslemeye çalışıyordu. Batuhan'ın ondan hazzetmediğini bakışlarından ve sözlerinden anlayabiliyordu. Ama elinde oynatmaktan, istediğini yaptırtmaktan da memnundu. Hilal, daha ne kadar bu muameleye katlanabileceğini bilmiyordu. Hoca ile gizli ilişki yürüterek suçlu olan o iken, cezasını kendisi çekiyordu. Hocanın da ona destek verdiğini biliyordu Hilal. Geçen gün, özel olarak odasına çağırmış, bir de o tehdit savurmuştu yüzüne. Hilal bir an nerede olduğunu çözememişti.

Hilal bu konuda git gide daralıyordu. İki kişi tarafından bir çember içine alınmıştı. O kadını nerede görse gözleri sürekli üzerinde oluyor, uzun uzun onu inceliyordu. Hilal ise onu görmezden gelip önünden yürüyüp gidiyordu. Batuhan'ın o kadınla ilişkisini bitirdiğini duymuştu. Batuhan bunu kendi ağzıyla söylemişti. Olmayan bir şeyi yayıp başını ağrıtmamasının üzerini özellikle çizmişti. İlişkinin bitmiş olması hiç yaşanmamış olduğu anlamına gelmiyordu. Zaten artık ilgilenmiyordu. İlgilendikçe başına bela alıyordu ve artık belalardan kurtulması gerekiyordu.

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin