Dolunay, odanın kapısından girdikten sonra bileğini hızla ittiren adama baktı şaşkınlıkla. Boran, ona bakmadan dolabına yönelmiş ve alt tarafta bulunan bavulunu alıp yatağın üzerine fırlatmıştı. Kadının bütün elbiselerini askısından çıkarmadan gelişigüzel bavula fırlattı. Dolunay, onun bu haline şaşkın gözlerle bakarken anca kendine gelebilmişti.
"Ne yapıyorsun sen?" dedi yanına giderek ama adam onu duymamış gibi hareket etmeye devam etti. Elinden elbiselerini almaya çalıştı ama adam onu sert bir şekilde ittirince geriye sendelemek zorunda kaldı. Bütün eşyalarını tıktıktan sonra bavulu kapattı. Askıda bir tek kabanını bırakmıştı. O kabanı da kızın yüzüne fırlattı. Dolunay, kabanı tutarken şaşkınlıktan büyüyen gözlerini adamdan bir an olsun çekmedi. Hayatının şokunu yaşıyor gibiydi.
Boran, kızı kolundan sürükleyerek dış kapıya kadar götürmüş elinden kurtulmaya çalışan kolunu iyice sarmıştı. Kapıyı açınca önce bavulu fırlatmış sonra da kadını dışarıya doğru ittirmişti.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!" diye sinirle soludu. Şaşkınlığı geçmiş yerini kızgınlık almıştı.
Boran, onu duymadan arka cebindeki cüzdanından oldukça yüklü miktar parayı çıkarmış ve kadının yüzüne atmıştı.
"Bu para ile Amerika'ya mı Rusya'ya mı nereye gidiyorsan oraya biletini al ve çek git! Bir daha da karşıma çıkma. Hilal'i aramaya kalkışma, eğer ararsan tüm rezilliğini ortaya dökerim. İkimizden başka rezilliğini kimsenin duymasını istemezsin değil mi?"
"Sen...Sen..." Dolunay, sinirden konuşamıyordu. Zaten Boran da onu dinleme gereği görmeden kapıyı sertçe kapattı. Kapının çarpma sesiyle irkilen Dolunay hemen kimseler görmeden üzerinde kabanı giyip paraları alarak orayı terk etti.
Boran, sinirden ağrıyan başını ovalayarak koltuğa uzandı. Dolunay'a fazla sabır göstermişti. Hilal'in arkadaşı diye ses çıkarmamıştı ama bugünkü çevirdiği olayla fazla ileri gitmişti. Hilal'in nerede olduğunu düşündü bir süre. Bu saatlerde evde olurdu. Telefondan da ulaşamıyordu. Belki de markete gitmişti. Başının ağrısının geçmesini umarak gözlerini yumdu ve uyumaya çalıştı.
Boran, kendini sahil kenarında bulunca etrafına baktı. Nerede olduğunu anlamlandırmaya çalıştı bir süre. Arkasını döndüğünde kucağında oğlu Can ile birlikte kendisine doğru gelen Selin'i gördü. Kadın gülümseyerek ona bakıyor bir yandan da el sallıyordu. Kabine saplanan acı ile eli kalbine gitti. Selin tekrar buradaydı.
Selin, önünde durmuş gözlerindeki parıltıları saçarcasına ona bakıyordu. "Sevgilim..." dedi kadın gülümsemesinden bir an bile ödün vermeden. Elini kocasının yanağına koyup usulca sevdi. Onu hissetmek istercesine gözlerini kapatan adamın gözünden iki damla yaş aktı. Burun direği sızlarken acıyı iliklerinde hissetti.
Gözlerini açtığında kadının gülen gözleri gitmiş yerini ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş, gözlerinin altı morarmış, ona kızgınlıkla bakan kadın gelmişti. "Selin..." diyebildi telaşla. Kadının bakışları altında ezildiğini hissetti.
Kadın hızla ondan bir adım uzaklaştı. Boran, kadının gitmemesi için elini uzattı ama her adımında kadın gittikçe ondan uzaklaşmaya devam etti.
"Senin yüzünden...Senin yüzünden ben buradayım! Beni öldüren sensin!"
Kafasını iki yana salladı Boran. İnkar etmek istiyor, bağırıp çığırmak istiyor ama sesi çıkmıyordu.
"Beni öldürüp hayatına devam ediyorsun! Beni oğlumdan ayırdın! Nefret ediyorum senden!"
"B-Ben çok pişmanım, beni affet Selin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)
ChickLitHiç istemese de şişman ve ucube olarak gördüğü kadınla çocuğu için evlenen adam... Zamanında platonik olarak aşık olduğu adamla evlenen saf ve iyi niyetli bir kadın. Aşık olduğu adamın oğlunu kendi evladı gibi görmekten asla çekinmez. Aşkın en saf...