37. Bölüm Üniversite

22.7K 1.4K 374
                                    

Boran, hızla uzaklaşan arabanın ardından anlamsız düşünceleri ile uzun uzun baktı. Yemek faslı biter bitmez Tolga ayaklanmış ve gitmek istediğini söylemişti. Diğerleri neden onun kaçarçasına uzaklaştığını bildiği için gitmesine itiraz etmemişlerdi. Fakat Boran durumu fazlasıyla garipsemişti. Güzelce sohbet ederlerken bir anda ne olmuştu ki? Tolga yerleri inleten tekerlek sesi ile uzaklaşmasına rağmen boş gözlerle yola bakmaya devam ediyordu. Selim ve Gönül de onunla birlikte gitmişlerdi.

"İyi misin?" Cenk'in sorusu ile bakışlarını yoldan çekti. Cenk, dikkatle yüzüne bakıyordu. O, kendi arabası ile geldiği için diğerleri ile gitmemişti.

"Anlamadığım şeyler dönüyor gibi hissediyorum. Tolga'nın tavırlarına anlam veremedim. Benden nefret ediyor gibi hali vardı. Sözleri ve bakışlarına bir tuhaftı sanki." diye içindekileri döktü Boran. Tolga, daha ilk dakikalardan beri tuhaf davranmıştı. Sürekli gözleri onun üzerinde olmuş, masada derin düşüncelere dalmıştı. Konuşmalarında, sözlerinde anlamlandıramadığı bir ima vardı sanki.

Bütün gece ona tuhaf tuhaf sorular sormuştu. En absürtü ise Hilal'i beğenip beğenmediğini sormasıydı. Neden bu soruyu sorma ihtiyacı hissetmişti? Ne gibi bir yanıt almayı ummmuştu? Tüm bu düşünceler onun kafasını karıştırmaktan ileri gitmiyordu.

Yüreğine kuşku ve tedirginlik oturmuştu. Gereksiz bir korku hissediyordu içinde. Bu korkunun sebebini ise bilmiyordu ve bu onu daha da çıkmaza sokuyordu. Bir şeyler yanlış gidiyordu, hissediyordu. Hatırlayamadığı şeylerdi belki de içinde hissettiği korkunun sebebi. Bilmiyordu.

Cenk ise Boran'ın sözleri üzerine dumura uğradı adeta. Bu gecenin olaysız bitmesini beklemek onun aptallığıydı. Zaten Tolga aralarında sorun olduğunu belli etmek için elinden geleni yapmıştı. Boran'ın kuşkulanmaması garip olurdu. Tolga'nın tavırlarından sonra durumu garipsemesi oldukça normaldi.

Hala ona bakan adam ile gergince eli ensesine gitti ve ovaladı. Kedini köşeye sıkışmış gibi hissediyordu. Arkadaşları arasında kalmaktan ve bir şeyleri belli etmemeye çalışmaktan yorulmuştu. Bir an önce Boran'ın her şeyi hatırlamasını istedi. O, hatırlamadıkça her şey daha çok sarpa sarıyordu.

"Sana öyle gelmiş olmalı. İşten dolayı bir şeye canı sıkılmıştır. Sen ona aldırma."

Boran, kaşlarını çattı. Böyle bir cevap beklemiyordu. Cenk'in telaş yapması da garipti.

"Ama-" Cenk, Boran'ın konuşmasına müsaade etmeden ileri atıldı ve arabasının kapısını açtı. Göz ucuyla Boran' a baktı ve onun saşkın bakışlarını görmezden geldi.

"Davetin için teşekkürler kardeşim. Ben de sizi kendi evime bekliyorum. Can ve Kumsal'ı bol bol öp benim için. Yakında küçük cimcimeyi ısırmaya gelirim zaten."

Cenk, sözlerini söyledikten sonra Boran'ın konuşmasına müsaade etmeden arabasına atlayıp hızla uzaklaştı. Eğer biraz daha orada kalsaydı Boran onu soru yağmuruna tutar, istediği cevapları almadan onu rahat bırakmazdı. Evet, Tolga ile aralarındaki mevzuyu öğrenmesi gerekiyordu ama ondan değil. Boran'a her şeyi anlatacak kişi kendisi değildi. Mesele Boran ve Tolga arasındaydı. Tolga bir şekilde derdini dökmeli ve arayı açmalıydı.

Daha ne kadar Boran hiçbir şey hatırlamıyor diye bir araya geleceklerdi? Boran elbet bir gün her şeyi hatırlayacaktı ve hatırladığında onlara kızacaktı, haklı olarak. Tolga'nın onların yakınında olmaması gerekiyordu. Bu sadece Boran için değil Tolga için de geçerliydi. Onlar her bir araya geldiğinde Tolga kalbinden derin yara alıyordu. Kabuk bağlayarak iyileşecek yara bir türlü iyileşmiyordu.

Her şeyden öte Hilal zor durumda kalıyordu. Genç kadın, tüm gece diken üstünde durmuştu adeta. Gerginlikten dolayı doğru dürüst konuşmamış, görünmez bir hayalet gibi takılmıştı. Belli etmemeye çalışsa da sürekli bir tedirginlik içinde olmuştu.

Sevmiyorum Seni (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin