6

27.4K 1.5K 128
                                    

"Senin ne işin var burada?"

Sesin tanıdıklığı ile nefesim kesilir gibi oldu. Murat'ın sesiydi bu. Murat'tı, biyolojik abim. Bu adama işkence eden de mi oydu? Tabii ki oydu. Allah'ım nasıl manyakların içine düştüm ben?

Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda oldukça gergin bir ifade ile karşılaştım.

"Kalk dışarıda konuşacağız." dediğinde hemen kalkmayı denedim ama bileğim bu sefer hiçbir şekilde bana izin vermedi. Murat tekrar bana döndüğünde kaşları daha da çatılmıştı.

"Ne oldu sana?"

"Ayak bileğimi incittim." dedim sesimdeki korkuyu olabildiğince azaltarak. Şu an deli gibi korkuyordum çünkü.

Bana yaklaştığında irkilerek geri çekilmek istedim ama o çoktan önümde eğilmiş ve bileğime bakıyordu. Dokunmasıyla acıdan inlemem bir oldu.

Hemen bırakıp, yüzüme baktı. Sonra yüzünü sıvazladı ve beni kucağına alıp, merdivenlere yöneldi. Ben ne olduğunun şokunu yaşarken işkence gören adam yeniden bağırdı.

"Bana yardım et! Yalvarırım yardım et! Çocuklarım var benim!" Sesi sona doğru iyice azalırken biz de yeniden dışarı çıkmıştık. Beni bir odunun üstüne oturtup, elleri belinde karşımda durdu.

"Ne işin var burada?"

Korkudan ölecek gibiydim, kalbim depar atıyordu. Bu adam katil miydi? Kaç kişiyi öldürmüştü acaba? Öldürdüğü insanları bu ormana mı gömüyordu? Şu an bir mezarın üstünde oturuyor olabilir miydim?

"Kızım cevap versene!" diye bağırdığında irkilip, "B-ben... şey... at, at getirdi." diye kekeleyerek zorla cevap verirken, "Ne atı?" diye anlamayarak etrafına bakındığında Haylaz'ın ileride olduğunu gördüm.

"Orada." dedim sessizce işaret ederek. Baktı, sonra sabır dilenir gibi yukarı doğru baktı ve en son bana sakin olmaya çalışır gibi "Kim verdi bu atı sana?" demişti.

Hadi bakalım, gel de açıkla şimdi... Ben burada yalnızken doğruları söyleyecek kadar salak mıyım? Asla!

"Özgür." dedim mırıldanarak. Allah'ım inşallah doğruyu öğrenmeden önce yüzüne bir yumruk falan geçirir. Amin.

"Bana yalan söyleme."

Hayda, yemedi lan...

"Ben... isimleri karıştırdım sanırım, Mete diyecektim."

Peki benim bu numaranın işleyeceğine olan inancım? İstikrarıma tüküreyim.

Önümde çöktü, iki kolumdan tuttu ve zorla gözlerine bakmamı istedi. Baktım, sonra geri kaçırdım bakışlarımı ve bu sefer kolumu hafifçe sıkıp ona bakmamı sağladı.

Şimdi göz gözeydik.

"Bak Yeşim, tamam nasıl geldiğini boş verelim. Bir şekilde gelmişsin ama burada gördüklerini unutmazsan eğer... bunun ikimizin de istemeyeceği sonuçları olur. Anlaşıldı mı?"

"Hı hı." dedim hemen başımı sallayarak. Korkudan titrediğimi fark ettiğinde beni bırakıp, ayağa kalktı.

"O adamı öldürecek misin?" diye sessizce sorduğumda bu sefer bağırdı.

"Lan ben sana unutacaksın demedim mi!?"

Onun bağırmasıyla gözümde hazır bekleyen yaşlardan biri akmıştı, hızla başımı salladım ve bu sefer tamamen sustum ama adamın benden yardım isteyen sesleri beynimde yankılanmaya devam ediyordu.

*

Meğer Haylaz, Murat'ın sözlerini dinliyormuş. Beni önüne alıp, çiftliğe getirdiğinde yol boyunca korkudan ölecek gibi hissetmiştim. Çiftliğe geldiğimizde ise telaşlı aile üyelerini gördüm. Bunlar neye telaş yaptıysa bu kadar? Sanki beni umursayan var...

Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin