25

18K 1.2K 105
                                    

Ege ve Sedef'in ellerindeki yaylarla hedeflerine odaklanmaları, benim bir kenarda neler olacağını izlemem, geleceğin buradaki kısacık bir karşılaşmaya bağlı olması...

Saçmalık dedim içimden. Yine de Sedef'in gitmek için bir çaba içerisinde olacağını anlamıştım. Ama ben gidecek miydim gerçekten? Buna ben karar vermeliydim.

Onların attığı ilk iki oka baktım. Sedef yeniden dokuza atarken, Ege daha ilk seferinde hedefin ortasını tutturmuştu. O sırada yanımda bir hareketlilik hissettim.

Hakan Bey gelmişti.

"Bugüne kadar kaç kişiyi öldürdün? Ya da kaç kişinin ölümüne sebep oldun?"

Bir anda sorduğum soru ile gözlerini ileride atış yapmakta olan çocuklardan çekti ve bana baktı. Bense hala onları izliyordum.

Sessiz kaldı.

"Murat?"

"Bir kişi." Derken sıkıntılı bir nefes bırakmıştı.

"Caner?"

"Hiç." Dedi başını iki yana sallarken.

"Peki Mehtap Hanım?"

"Kimseyi öldürmedi."

Başka bir çocuğunun bu olaylara bulaşmadığını söylemişti zaten.

"Murat masum birini mi öldürdü?" dediğimde ona baktım. Yüzü gerilmişti.

"Hayır... Kadın ticareti yapan bir şerefsizi öldürdü."

Yutkundum. Bu onu masum biri haline getirir miydi peki? Emin değildim.

Sedef'in öne geçtiğini fark ettim, hırslı bir ifade vardı yüzünde ama Ege gayet sakindi. Kendisine güveniyor gibiydi.

"Senin öldürdüklerin peki? Aralarında masum biri var mıydı?"

Ege durumu eşitlemişti şimdi. İkisinin de ikişer atışı kalmıştı. Sedef'in elindeki titremeye şahit oldum. Yine de iyi bir atış yaptığında Hakan Bey'in elini kolumda hissettim. Ona baktığımda başıyla ahırı işaret etti.

"Gel benimle."

Gözlerim önce çocukları buldu. Ege'nin sırasıydı. Sedef ile aynı puanı atmış, yeniden durumu eşitlemişti. Son atışlarına geçeceklerdi ve ben başımı sallayıp, Hakan Bey'i takip etmeye başladım. Birlikte ahıra gittiğimizde simsiyah bir ata yöneldi, bu onun atıydı. Adı Karabey'di.

"Seninle küçük bir yolculuğa çıkabilir miyiz?"

Akşam vakti at ile ormana mı gidecektik. Kenarda asılı duran bir tüfeği boynundan geçirdiğinde en azından bir hayvan saldırısına hazırdık ama yine de pek emin olamıyordum. Güvenmeyi seçtim. Önce kendi bindi Karabeye, sonra da bana elini uzattı. Önüne binmiş, atın eyerlerini aldığından 'babam' tarafından sarınmıştım. Nefesimi tuttum. Bu his tuhaftı.

Ahırdan çıkıp doğruca ormana girdiğimizde ise hızlı sayılabilecek bir şekilde atı sürmeye başladı. Çok geçmeden durduk ve attan indik. Burası benim Haylaz'la geldiğim yerdi. Gizlenmiş girişten içeri girdiğimizde daha önceden indiğim merdivenleri yeniden indim. Bu sefer demir parmaklıklar ardında kimse yoktu. Hakan Bey'i takip ederken onun bir kapıdan geçince ben de peşinden içeri girdim. Küçük bir ofis gibiydi içerisi, dosyalar vardı bolca. Hakan Bey masanın arkasına geçip, eğildiğinde çıkan seslerden şifre girdiğini duydum. Elinde bir tomar kağıtla yanıma geldiğinde bana uzattı hepsini.

"İşte öldürdüğüm insanlar." Dediğinde bir an buz tuttuğumu hissettim. Nefesim sıkışırken elimdeki kağıtlar daha da ağırlaştı sanki. "Her sayfada birisi ve bilgileri var. İstersen inceleyebilirsin."

Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin