8

26.3K 1.4K 162
                                    

Gözlerimi araladığımda bir an nerede olduğumu algılayamadım. Soğuk bir zeminde oturuyordum, bulanık görüşüm netleşirken gri duvarları gördüm. Kırık pencereleri, boş alanı... Terk edilmiş bir depoya benziyordu.

Bacaklarımı hareket ettirmek istediğimde hissettiğim ağrı ile sessizce inledim. O sırada hem el, hem de ayak bileklerimi bağlayan ipleri de görmüştüm. Ben neredeydim? Nasıl gelmiştim buraya? En son Sedef ile alışveriş merkezindeydim, sonra lavaboya gitmiştim... Birileri üstüme geldi, çığlık atmak istedim ama sonra ellerindeki bez yüzüme yaklaştı ve devamı yoktu... Kaçırılmış mıydım!? Oha! Hayatımda ilk kez kaçırıldım! Korkudan nefesim kesilirken ses çıkarmak mı iyi, çıkarmamak mı emin olamıyordum. Babam zaten beni aramaya başlamıştır, onlar gelene kadar beni kaçıranlarla karşılaşmak istemiyordum. Hemen başımı arkamdaki duvara yasladım ve uyuyor gibi yapmaya devam ettim. Çok geçmeden bazı adım sesleri duymuştum, sıklaşan nefesimi kontrol altında tutmaya çalışsam da pek becerebildiğimi düşünmüyordum.

Yanımda duran adımlar ve hemen ardından dizimden dürtülmem ile oyunumun gerçekçi olmadığını anladım.

"Sakın ileride oyunculuk falan düşünme, sıfır yetenek." diyen ses ile uzatmadan gözlerimi araladım. Spor ayakkabıları, kot pantolonu, sonra da bol, lacivert tişörtü ile kendi  yaşlarımda genç bir çocuk görmek son beklediğim şeydi herhalde. Bembeyaz teni olan, siyah saçlı, mavi gözlü ve uzun boylu biriydi. Elleri kotunun cebindeydi ve tavrından anladığım kadarıyla az önce dizimi ayağıyla dürtmüştü.

"Kimsiniz siz? Neden buradayım?" dedim hemen. Şimdi onunla boş muhabbet edecek değildim.

"Kimiz biz?" dedi ve duraksayıp, gözlerini kısarak etrafına bakındı. "Aslında bu soruyu ben de kendime çok soruyorum, varoluşsal bir sancı olsa gerek. Kimiz biz? Ne için dünyadayız? Bir tanrı var mı? Henüz elimde net cevaplarım yok... İkinci soruna gelirsek dünyayı mı kastediyorsun? Çünkü eğer dünyadan bahsediyorsan ilk soruda olduğu gibi-"

"Depoyu diyorum." dedim araya girip, alay ettiğinin farkında olsam da buna dahil olmayacaktım.

"Onun cevabı da babamda. Ben de yeni geldim zaten." demişti ve cebinden telefonunu çıkartmıştı. "Birazdan o da gelir."

O babasını ararken ben de sinirim bozuk bir şekilde başımı yere eğdim. Allah'ım ne olur babam en kısa zamanda beni bulsun çünkü belli etmemeye çalışsam da korkum aynen sürüyordu.

Çocuk depodan çıkmış ama kısa sürede yanında üç tane takım elbiseli adamla geri gelmişti. En önce duran ve çocukla benzerliğinden babası olduğunu tahmin ettiğim adam karşıma geldiğinde dikkatle yüzüne baktım. Tehlikenin derecesini sezmek istiyordum ama mümkün değil gibiydi.

"Yeşim Ulusoy, ben Gökhan Hakim. Tanıştığımıza memnun oldum."

"Yeşim Korkmaz." diye düzelttim. "Benim soyadım Ulusoy değil, olmayacak da."

Yüzündeki gülümseme genişlerken kısacık bir an çocuğa baktım, babasıyla bana bakıyor ama muhabbeti çözemiyor gibiydi. Tekrardan Gökhan'a baktım.

"Ulusoy olduğunu kabul etmesen de baban Hakan Ulusoy ve burada olma sebebin de o."

Hay ben böyle biyolojik ailenin...

"O adam beni kızı olarak görmüyor, bense onu babam olarak ama Tarık Korkmaz var ya, kendisi asıl babam olur, savcıdır ve çok yakında beni bulup, sizin de cezanızı kendi elleri ile verecek. Yani bu hareketiniz Hakan Ulusoy'a zarar vermezken, devletin içinden de yeni bir düşman edindiniz. Bravo!"

"Demek öyle, Hakan Ulusoy'un umurunda bile değilsin, öyle mi?"

"Evet." dedim canımın yandığını gizlemeye çalışırken. Adam telefonunu çıkarıp, hoparlöre aldığı bir arama başlattı ve tek çalışta açıldı.

"Alo?"

Gergin ses Hakan Ulusoy'a aitti.

"Hakan'cım nasılsın görüşmeyeli?"

Bir an sessizlik oldu ama hemen ardından "Ulan *** çocuğu Gökhan!? Sen mi kaçırdın kızımı!? Bak uyarıyorum, Yeşim'in tırnağı kırılsın, seni diri diri gömerim! Anlıyor musun beni!?" diye bağıran ses ile yaşadığım duygu karmaşasını size anlatamam. Öncelikle Gökhan bundan zerre etkilenmiş durmuyordu, yüzünde oldukça keyifli bir ifade vardı ama ben çökmüştüm. Kızım demişti, sesinden de yaşadığı endişe, stres belli oluyordu.

"Ama Hakan'cım böyle küfürlü falan konuşuyorsun hiç yakışıyor mu sana? Bak kızın da duyuyor sesini, senin hakkında yanlış bir izlenime kapılacak sonra."

"Yeşim? Yeşim iyi misin kızım? Sana dokunmadılar değil mi?"

Abi ne yaşıyorum ben şu an? Ne cevap vereceğimi bilmiyordum ama sonunda soğuk bir sesle "İyiyim." dedim. Bu haber babama da ulaşacaktı muhtemelen.

"Ya Hakan, Yeşim ben Ulusoy değilim, Hakan Ulusoy'la da bir bağım yok diyor. Çok ayıp değil mi? Hala nüfusuna geçirmedin mi?"

"Şimdi ben sana bir geç-"

"Şşt, ama uyardım ben seni. Kızın dinliyor dedim... Bence de böyle babadan hayır gelmez Yeşim, sen savcıdan devam et." dediğinde Hakan Ulusoy bu sefer cidden duymak istemeyeceğim bir dizi küfrü sıralamıştı.

"Neyse neyse çok vaktim yok benim. Yeşim Korkmaz'ı sağ salim görmek istiyorsan önce o savcıyı alacaksın peşimden, sonra da beni tehdit ettiğin o belgeler var ya hani, işte onları tıpış tıpış ayağıma getireceksin. Şimdi adresi zamanı yazacağım, sen de tek başına elinde belgelerle orada olacaksın. Tamam mı?"

Hakan Ulusoy, ölüm tehditlerine devam ederken de telefonu kapatmıştı yüzüne.

"Ne küfürbaz bir adam bu böyle Yeşim... Neyse yarın akşam eğer belgeler elinde gelirse seni de zarar görmeden teslim edeceğiz ama baban pardon, Hakan Ulusoy bazı yaramazlıklar yapmaya kalkarsa bundan ilk zarar görecek kişi de sen olacaksın. Kader işte, kimi zaman kurunun yanında yaş da yanıyor böyle."

Gökhan'a cevap vermezken o da çok beklememiş, yanımdan ayrılmıştı. O sırada çocuk da peşinden hareketlenince Gökhan oğluna döndü.

"Sen burada kalıyorsun Demir. Benim işlerim var, adamların başında bekleyeceksin. Yeşim bizim için oldukça önemli."

Demir itiraz etmeden babasına onay verince, hareketlerindeki saygıyı okumuştum. Açıkçası daha şımarık bir tavır beklemiştim ama direkt kabul etmişti. Böylece babası ve adamları giderken kapıda başkalarının da olduğunu görmüştüm ama Demir ve ben depoda yalnızdık. O da kısa bir süre dışarı çıkıp, elinde kitapla geri gelmişti. Bir sandalye çekip, oturduğunda da tamamen kitabına odaklanmış ben de tamamen yalnız kalmıştım...


İyi hafta ortalarııı :))


Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin