12

25.5K 1.5K 213
                                    

Hava kararırken kapımın tıklatıldığını duydum. Gel demek yerine, kalkıp ben kapıya gittim ve aralayıp gelene baktım. Bir elim kapı kulpunda, bir elim pervazda Ege'ye bakıyordum. O ise gözlerime kaçamak bakışlar atsa da genelde başka yerlere bakıyor, pek fazla göz teması kurmuyordu.

"Söyle." Dedim kaba olmasını umursamadan.

"Yemeğe çağırıyorlar."

"Gelmiyorum." Deyip kapıyı yüzüne çarpacakken eliyle engel oldu.

"Gelmezsen ısrar etmek için başkaları gelir, bu iş de uzar."

Tehdit eden bir tonda söylemiyor, tam tersi olabilecekleri önceden söyleyip, beni uyarıyordu. Doğruydu, şimdi inmezsem ya canım abilerim ya da canım ebeveynlerim kapıma dayanabilirdi. Bıkkın bir nefes verip, başımı salladım ve telefonumu alıp, Ege ile aşağı indim. Mutfağa girdiğimde ise herkesin yeni yeni masaya geçtiğini gördüm. Hakan Bey ve Mehtap Hanım masanın iki ucuna oturmuş, karşıda Murat, Caner ve Özgür, bu tarafta ise Mete ve iki boş sandalye vardı. Ege doğrudan Mehtap Hanım tarafındaki sandalyeye geçince bana ortadaki sandalye kalmıştı.

Oturmak istemiyordum. Hem de hiç oturmak istemiyordum ama başka şansım var mıydı, ondan da emin değildim. Sonunda güçlü durmaya odaklanıp, sandalyeye geçtiğimde ara ara üstüme gelen bakışlara karşılık vermeksizin sadece sofraya bakıyordum. Oldukça mütevazi bir sofraydı.

"Okulunu beğendin mi Yeşim?"

Soru Hakan Bey'den gelmişti ve ortamda bir sessizlik olmuştu. Ya bu insanlar benden özür dilemeyecek mi? Böyle bir anda normal bir aile mi olacağız? En azından iki bebeğin karışma şokunu paylaşsaydık birbirimizle... Sessiz kaldığım için "Yeşim?" demişti tekrar. Bu sefer başımı kaldırıp, yüzüne baktım. Tebessüm ediyordu ama gözlerindeki hüznü de görmüştüm belki de ilk defa.

"Beğenmedim. Muhtemelen içindeki ukala tipleri de sevmeyeceğim. Forma da forma gibi değil zaten. Kocaman, ruhsuz bir binada, bir sürü kendini bir halt sanan öğrenci sürüsü ile okumaktan da mutlu olacağımı düşünmüyorum. Neymiş? Belli ailelerin çocukları! Devlet okullarının suyu mu çıktı?"

Okul güzeldi, aslında dibim düşmüştü ama gel gör ki bu insanlarla olumlu görüşlerimi paylaşmak istemiyordum. Üstelik daha ortalama da olsa ben zaten özel okulda okuyordum, hiç devlet okuluna gitmemiştim.

Hakan Bey'in başını sallayıp, yemeğine dönmesi ve masadaki çoğunluğun bastırmaya çalıştığı gülüşü, en sonunda Hakan Bey'in de gülümseyen yüzüyle iyice sinirim bozuldu.

Önümdeki tabağa biraz taze fasulye alıp, yerimden kalktım. Bunlarla yemek istemiyordum. Mutfaktan çıktığımda ise arka kapıdan bahçeye çıkıp, veranda merdivenlerine oturdum. Bir yandan yemeğimi yiyor, bir yandan da temiz havanın tadını çıkarıyordum. Yarın gideceğim okul ise ciddi ciddi beynimi meşgul ediyordu. Pek fazla hazırlık yapmama gerek yoktu, kitaplar okuldaydı, bu yüzden bir defter alıp gidebilirdim. Formam zaten yoktu. Sade tişört ve pantolonlarımdan giyinir, giderdim. Neyse ki Melis ile aynı sınıftaydım, bu benim için büyük bir şanstı. Çalan telefonum ile düşüncelerim bölündü.

Sedef arıyordu.

"Efendim Sedef?"

"Ablaların gülü! Ne yapıyorsun bakalım?"

Sesindeki coşkuya bakılırsa keyfi yerindeydi. Bursu kazandı ya kerata.

"Yemek yiyorum ablasının gülü, sen ne yapıyorsun?"

"Biz de sofradayız şimdi? Annemler sesini duymak istiyordu, ben de hep beraber arayalım dedim."

O sırada annemin sesini duydum.

Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin