19

21.1K 1.3K 168
                                    

Salona çıktığımda Ege de peşimden gelmişti.

"Haydi odaya çıkalım, şimdi gelip bizi burada görürlerse-"

"Görsünler." Dedim kaşlarım çatık Ege'ye bakarken. "Eve yaralı birini sokup, üstüne gizli bir yerde ameliyat ediyorlar. Kim bilir hangi illegal işin içine düşürdüler bizi! Hesap verecekler!"

"Abla-"

"Ya hani geçmiş zamandı, hani bizi bulaştırmıyorlardı?"

"Bulaştırmıyorlar zaten." Diyen ses Mete'ye aitti. Üst kattan iniyordu. Onu aşağıda görmediğimi de o an fark ettim.

"Bizi yukarıya gönderdiler ama senin babanın yanına gitmeni istedi Mehtap Hanım. Hem bizim yaşadığımız evde oluyor tüm bunlar, bilmem farkında mısınız?"

"Sadece aşağı indirmek için yardımcı oldum, hassas bir durumdaydı fazla hareket etmemesi gerekiyordu. Sonrasında ben de odama postalandım, yardım etmek istediğim halde... Eve gelmesi ise onların da beklemediği bir durumdu ama bu çocuk babamın çok yakın, kardeşi gibi gördüğü bir arkadaşının oğlu. Bu adama can borçluydu ayrıca. Şimdi çaresiz bir biçimde oğlu güvenmiş, kapımıza gelmiş, olmaz içeri alamam mı deseydi?"

Mete'yi ilk kez bu kadar ciddi görüyordum. Kollarını göğsünde bağlamış, kapı pervazına yaslanmıştı. Tekrar gözlerim kan lekesi olan koltuğa gittiğinde "Neden hastane değil de burası?" demiştim ama sebebi açık gibiydi. Çocuk birilerinden gizleniyor olmalıydı.

Cevap vermedi çünkü boş bir soru olduğu aşikardı. O sırada dış kapının açıldığını duyduk. Telaşla içeri Murat, Caner ve Özgür girmişti. Önce bizi gördüler, sonra koltuğu ve Murat Mete'ye baktı.

"Aşağıdalar mı?"

"Evet."

Murat ile Caner hızla aşağı giderken Özgür de bizim halimize baktı gergince. Şok içindeki kardeşlerine.

"Hadi çocuklar, siz odalarınıza geçin."

"Ben önce Hakan Bey ile görüşeceğim."

"Yeşim, şimdi sırası değil."

"Gayet de sırası."

Özgür'e kararlı bakışlarımla karşılık verdiğimde daha fazla itiraz etmedi ve o da bir koltuğa oturdu. Çok sürmeden Hakan Bey, Mehtap Hanım, Murat ve Caner yukarı çıktı. Yanlarında da çocukla gelen yaşlı adam vardı.

"Ne diyeceğimi bilemiyorum Hakan Bey, bizleri bu zor durumda yalnız bırakmadınız. Çok teşekkür ederiz. En kısa zamanda Yiğit Bey için güvenli bir yer bulacağım."

Hakan Bey'in yüzündeki ifade zorlandığını gösteriyordu. Gözleri dolu doluydu. Bir şey demeden sadece başını salladı hafifçe. Böylece adam da evden ayrılmıştı. Hakan Bey'in gözleri bizi bulunca salona girdi yavaşça ve üçlü koltuğa oturdu. Zaten üstü başı kan olmuştu.

Benim sormama fırsat vermedi, mahcup duruyordu zaten.

"Onu geri çeviremezdim... Dostumun oğlu, bu halde kapıma gelmişken içeri almamazlık edemezdim."

"Babası nerede?" diyen Caner'di.

"Öldürülmüş." Dedi zar zor. Demek ki gözlerinin doluluğu bundandı. Ortama çöken ağırlık elle tutulur cinstendi. Aşağıda ağır yaralı olan çocuk babasını da yeni mi kaybetmişti?

Soracağım sorular tek tek boğazıma dizilmişti. Haklılık bir şey ifade etmiyordu şu noktada, birinin hayatı tepetaklak olmuş ve bu eve sığınmıştı. Polise gitmesi belki de açık hedef haline getirecekti onu.

Gerçek AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin