Hafif esen rüzgar ve ona eşlik eden uğultu sesleriyle manzara daha da güzel oluyorken buranın rahatlığı beni mest etmişti. Gerçi her an Woohyun denizden çıkıp üstümüze atlayacakmış gibi hissetmeden kendimi alamıyordum. Bunu düşününce bir ürperti geçmişti içimden. Hemen başımı iki yana salladım. Takıntılı değil mi sonuçta her şeyi beklerdim.
"Üşüdün mü?" Denize ve düşüncelerime daldığım için Hanbin'i unutmuştum. Sesiyle ona döndüğümde ne yaptığına baktım. Bir sürü deniz ürünü masada duruyordu. Daha demin yoklardı. Herhalde çok fena dalmış olmalıydım. Fark etmemiştim bile.
"Yok, iyiyim. Ne yapıyorsun?" Elindeki midyeye bakarak sorduğumda kendine güvenen bir şekilde gülümsedi. Midyenin kabuklarını açıp diğer tabağa koyuyordu. O kadar dikkatli ve özenle yapıyordu ki hoşuma gitmişti. Sanki hoşuna gitmeyen bir şeyi var, Hao. Gözüm biraz daha yukarıya kaydığında bakışlarım kollarındaki beliren damarları bulmuştu. O kabukları ayırdıkça damarları da hareket ediyordu.
"Eskiden düğünlerde neden midye çorbası ikram ederlermiş, biliyor musun?" Başımı iki yana sallayıp heyecanla gözlerimi ona diktim. Açtığı midyeleri koyduğu tabağı ortamıza koyup bir yandan anlatırken bir yandan da koymaya başladı. Ben de ilgiyle onu dinlerken yavaş yavaş yiyordum.
"O zamanlar hiçbir düğün midye çorbası olmadan yapılmazmış. Çünkü midyenin kabukları çok zor açıldığından birbirini seven ve ayrılmayan iki kişiyi temsil ediyormuş." Yediğim midye az daha boğazıma kaçacakken küçük bir öksürükle kendimi kurtarmıştım. Bu adama ne olmuştu bugün? Söylediklerine ilgimin olduğunu yüz ifademe bakıp anlarken gülümseyip anlatmaya devam etti. "Midye ayrıca, Afrodit'in sembolü olarak da kabul edilir, biliyor muydun?" İşte bunu beklemediğim için derince yutkunup ona baktım.
"Afrodit mi?" Aklıma Hoon'un günlüğünde yazan şeyler geldiğinde kafamın allak bullak olmasına karşı koyamamıştım. Afrodit ve Hanbin... İkisini yan yana koyunca çok korkunç gelmişti gözüme. Bir anda bu konuya girmesi ve bu tesadüf beni korkuturken tahmin ettiğim gibi senaryolar yaşanmaması için tedirginliğimi içimde tuttum. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp işkence ederken stresimi azaltmaya çalışıyordum.
"Afrodit, aşk ve cinselliğin tanrıçası olarak bilinir ve midye, Afrodit'in sembolüdür. Bu nedenle, düğünlerde midye çorbası ikram edilmesi, Afrodit'in aşk ve cinselliğin sembolü olarak kabul edilmesinden kaynaklanıyor. Midye çorbaları o yüzden düğün gecesi çiftin aşk ve cinsel arzularını artırmak için servis edilirmiş." Midyenin tuzlu tadından ötürü dudaklarımı yalayıp aklıma gelen anıyla konuşmayı ben devralmak istedim.
"Peki sen midyeler ve güneş tanrıçasının efsanesini duydun mu?"
Ondan geri kalmamak ve aklımdaki anıyı onunla paylaşmak istemiştim. Beni cahil birisi olarak görmesini istemezdim. Çünkü eski yaşantımı tamamıyla öğrenirse bana nasıl bakardı, bilemiyordum ve bunun için endişelerim vardı. Fakat ona farklı bir benliğimi de yaratıp göstermek istemiyordum. Sanki o benim evcil kedim gibiydi. En yakınım, en güvendiğim, en sevdiğim o olmalı gibi geliyordu.
"Vay, demek sen de bir şeyler anlatacaksın. Daha keyifli bir sohbet olur. Duymadım, neymiş?" Bu tarz muhabbetleri sevdiğini bilmiyordum ama öğrendiğim iyi olmuştu. Bunu aklıma yazmıştım. Birçok dizi, film izleyip bir sürü de kitap okuduğumdan tahmin edemeyeceği kadar bilgiye sahiptim. Bütün zamanını evde bir işi olmayan birisi olarak geçiyorsanız, durum böyle sonuçlanıyordu.
"Ben küçükken annemin bana ve ikizime anlattığı bir efsane vardı. Bize kardeşlik konulu hikayeler, efsaneler, masallar anlatmaya bayılırdı. Küçük olduğumuz için bunun önemini anlayacağımızı düşünüyor etkili olacağını umuyordu," yüzümde ansızın beliren buruk gülümsemeyle içim daralmıştı. Şimdi bu olanları görseydin, neler düşünürdün, anne? Büyük ihtimalle benden nefret ederdin, değil mi? Duraksadığımı fark edince Hanbin boşta olan elime açtığı midyeyi koyup elimin üstünü yavaşça okşadı. Bu hareketiyle dalıp gittiğim yerden çıkıp boğazımı temizledikten sonra devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 kids | haobin
Fanfiction- Hao ve Hoon ikiz olmalarına rağmen anne ve babalarının boşanması sonucu farklı yaşam tarzlarında büyümüş iki çocuktur. Bir gün Hoon'un ölüm haberiyle, Hao onun yerine geçer. Ve Hao o çok istediği Hoon'un hayatının bir cehennem olduğunu ancak ailey...