3 yıl önce
Bir saatlik canlı yayın sonrası artı olarak da yarım saat oturduktan sonra iyice sıkılmaya başlayan çocuk şirketten çıkar çıkmaz garaja gidip arabasına binmişti. Şoförü zaten onu bekliyordu. Arabada bile rahat olmadığı için daralmaya başladı ve camı açarak nefes almaya çalıştı. Yüzüne çarpan sert rüzgarlar onu gram etkilemiyordu, aksine iyi geldiği bile söylenebilirdi. Şu an buz gibi suyun altında bile kalsa hissetmeyecek haldeydi.
Bugün doğum günüydü.
Her zaman ki gibi sözde en önemli gününü grup arkadaşlarıyla kutlamış ve hayranları için de canlı yayın yapmıştı. Aslında en sevdiği günlerdendi doğum günleri. Çünkü ancak o zaman - en azından gece on iki olana kadar - rahat olabiliyordu. Grup üyeleri, fanları o gün ona kendi değerini ve önemini en içten yansıtıyordu. Sabah dışarıya çıkıp öğlene kadar da dışarıdaki doğum günü etkinliklerini ziyaret ediyordu. Evet, kabul etmeliydi ki en iyi günü, doğum günleriydi. Ve bugün yirmi yaşına girmişti, reşit olmuştu. Fakat on ikiden sonra geldiği baba evi bir günlük atmosferi mahvediyordu.
"Şirkete geçecekmişiz. Babanız aradı."
Hoon ona bilgilendirme yapan şoförüne cevap vermeyerek camı kapattı ve kollarını göğsünde bağlayıp içindeki gerginliği atmaya çalıştı.
Hoon'un ciddili panik atağı vardı. Babasını gördüğünde adeta hayattan bağı kopuyordu.
Şirkete geldiğinde gördüğü birkaç hayran ile içindeki daralma az da olsa gitmişti. Onlara imzalar verdikten sonra gülümseyerek içeriye girdi. Donuk bir surat ancak arabadan dışarıya çıkana kadar geçerliydi.
Eli titreyerek kapıyı tıklattı. İçeriden duyduğu sert ses ile titreyen eliyle kapıyı açtı. Bugün her şey sorunsuz geçmişti. Neden burada olduğunu bilmiyordu.
"İki gün sonra çok önemli bir iş anlaşmamız var. Çok istediğimiz marka nihayet iş teklif etti, görüşmeye gelecekler. Şimdiden şunu imzala ki evrakları halletsinler."
Hoon anında itaat ederek kağıtta yazanları bile okumadan isminin olduğu yere imzasını atmıştı. Sonuçta babası onun için okuyup en doğru olanı seçmişti, değil mi?
"Ha, bir de çıkmadan önce ceonun odasına ve dayının odasına uğra. Onların da diyeceği şeyler vardı."
Hoon titreyen elini yumruk yaparak bunu gizlemeye çalıştı. Çünkü babası bu halinden nefret ediyordu. Derince yutkunmasından sonra eğilip odadan çıktı.
Şirkette bu saatte belirli kişiler dışında kimseler olmazdı. Ve Hoon en çok korktuğu iki kişiyle yan yana gelmekten ölümüne geriliyordu.
Bu şirket kurulmadan önce birçok kişinin payı vardı. Babasının yüzde on, anne ve dayının kırk, ceonun ise yüzde elliydi. Anne kendini evine ve çocuklarına adamıştı. O yüzden yönetme kısmını kardeşine bırakmıştı.
Hoon önce ceonun odasına gitti.
"Beni çağırmışsınız?"
Aslında ne diyeceğini çok iyi biliyordu, Hoon ama öylesine sordu işte.
"Evet. Doğum gününü atlattığımıza göre yarın herkes seni Palas'da bekliyor olacak. Şimdiden söylüyorum ki kendini geceden hazırla. Duyduğuma göre bu kez Beyaz Saray'dan bile kişiler gelecekmiş. Çok iyi görünmen lazım, anlıyor musun?"
Hoon titreyen ellerini saklamak için üzerindeki ceketin cebine koydu. Endişeli gözüken patronuna baktı. Gerginlikten dolayı alnını kaşımış olmalıydı ki kıpkırmızı olmuştu.
![](https://img.wattpad.com/cover/339591015-288-k286062.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 kids | haobin
Fanfic- Hao ve Hoon ikiz olmalarına rağmen anne ve babalarının boşanması sonucu farklı yaşam tarzlarında büyümüş iki çocuktur. Bir gün Hoon'un ölüm haberiyle, Hao onun yerine geçer. Ve Hao o çok istediği Hoon'un hayatının bir cehennem olduğunu ancak ailey...