29 | kürkçü dükkanı

166 22 2
                                    

Balık tutma faslı Hanbin'in kıskançlıkları ile benim için daha keyifli bir şekilde son bulduğunda mutluydum. Uzun zaman sonra belki de bu kadar mutlu hissediyordum. Bu hayatta sevdiğim, değer verdiğim iki kişi de benimleydi. Fakat bunun bir sonu olduğunu gayet iyi biliyordum. Ben gittikten sonra aklım Hoon da kalacaktı. Ve içim içimi yiyecekti. Akşam yemeğinde Ten ve annesi bizim için balık pişirmişlerdi. Yarın gidecektik. Bu yüzden belki de daha misafirperver davranıyorlardı, bilemiyordum. O gece kafamı yastığa koyduğum gibi uyumuştum.

Sabahın erken saatlerinde Hoon beni uyandırmış ve yürüyüşe çıkmayı teklif etmişti. Bu son günümdü, o nedenle ne konuşacaksak son kez üstünden geçmeliydik. Tahmin ettiğim gibi kuytu bir yere gelmiştik. Burası köyden biraz uzakta olan dereydi. Köylülerin çoğu kıyafetlerini burada yıkıyorlarmış ama sabahın daha ilk saatleri olduğu için kimsecikler yoktu.

Hoon paçasını kıvırıp ayağını dereye doğru uzattı. Eliyle beni yanına çağırıp aynı şekilde yapmam için ısrar etti.

"Hanbin akşama bilet almış galiba?" Cevabını bildiği soruyu ortaya atarak konuşmayı başlattığında başımı onayla salladım. "Onların yanına döneceksin..." Yutkunup bana baktı. Daha sonra gözlerini kaçırıp ayaklarını oynatarak suyla cilveleşmeye başladı. O da benim için endişeleniyordu. Bu detayı fark ettiğimde yüzüme keyifli bir gülümseme yer edinmişti.

"Bana bir şey yapamazlar, merak etme." Ona güven vermek istercesine elimi omzuna koyup teselli olmak istercesine hafifçe sıktım. Başını bana çevirmedi ama kasvetli yüzünü görebiliyordum.

"Sana onlar hakkında koz vermek istiyorum. Buraya kadar geldin ve elin boş dönmeni istemem," alt dudağını dişleyip tereddütle bana baktı. Onu cesaretlendirmek istercesine başımı salladım. "Seni gördüm. Bu benim için daha önemli. Kendini kötü hissediyorsan anlatmak zorunda değilsin," gülümseyerek yanağını sıktığımda başını iki yana salladı. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım.

"Sen haklıydın. Yüzleşmeden bu acı dinmeyecek. Benim de yavaştan başlamam lazım ki sana yardımcı olabileyim," benim canıma minnetti, o yüzden bir şey demeden ellerimi arkaya götürüp başımı geriye attım. Onun kasveti bana da bulaşmıştı. Gözlerimi kapatıp derenin sesini dinliyorken ona şans tanımıştım. Onu tanıyordum, gözlerinin içine beklentiyle bakarsam asla anlatamazdı. Tahmin ettiğim gibi de olmuştu. Boğazını temizledikten sonra söze girdi.

"Babamız tam bir kapalı kutudur. O yüzden onun hakkında bir şey bilmiyorum ama birçok şeye göz yumduğunu bilmelisin," gözlerimi açıp ona baktım. Dudaklarını o kadar ısırıyordu ki kanadığını görebiliyordum. Kaşlarımı çatıp anlamayarak ona baktım. "Benim pazarlandığımı da, tacize uğradığımı da bilmemesi imkansız. Sadece görmezden geliyor." İç çektikten sonra devam etti. "Bu yüzden özellikle ondan hiçbir şey beklememelisin. Zaten bu zamana kadar her şeyi işten sonraki plana attı. Onun için en önemli şey paradır," başımı salladım. Aklıma bir fikir gelmişti.

"Yani paraları kendi tarafımdan kazanabilirsem, onlara kaptırmazsam babamız bizim tarafımıza geçer, doğru mu anladım?" Dudak büzerek bir süre düşündü. Daha sonra başını salladı. "Maalesef öyle," bu detayı kafama not ettim. Önemli bir detaydı.

"Üvey annemiz de umutsuz vaka. Kendini eve ve çocuklarına adamış. Fakat birçok şey onun süzgecinden geçerek masamıza geliyordu. Bunu ben de kulak misafiri olduğum bir ara öğrenmiştim. Ama..." Eklemek istediği başka bir şey olduğunu anlayınca pür dikkatimi ona verdim. İşte bu saatten itibaren Hoon'u ilgiyle dinlediğimi gösterirsem anlatmaya devam ederdi. Onu çok iyi tanıyordum.

"Güzelliğine takıntılıdır. Ondan intikam alıyorsan, elinden bunu almalısın." Ne demek istediğini çok iyi anlamıştım. Onun her şeyin başı olduğuna ikimiz de hemfikirdik. Bu yüzden canım ikizim yüzünü kezzap ile yakmamın hiçbir sorun teşkil etmeyeceğini demeye çalışıyordu. Ve planımda bu fikir başka şekilde yer alacaktı.

2 kids | haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin