Nereye gideceğimi bilmiyordum ama bir an önce buradan uzaklaşmak istiyordum. Taerae'nin evine geldiğimden beri kafamda olan şapkayı taksiye bindiğimde çıkardım. Her şey yetmiyormuş gibi bir de görünmez olmaya çalışmak daha da zordu. Her zaman taktığım şapka ve maske ikilisi artık hayati değer taşıyordu. Yorulmuştum. Fakat neye bu kadar dayandığımı da bilmiyordum. Her şeyin sonunda gerçekten güzel bir son beni bekliyor muydu?
Ya boşa kürek çekiyorsam? Hoon gerçekten de beklediğim gibi birisi çıkmazsa bununla yüzleşmeye hazır mıydım?
Adres için uzun süre bekleyen şoföre Jiwoong'un evinin adresini verdikten sonra kafamı koltuğa yaslayıp yolu seyretmeye başladım. Yolculuk boyunca ağlamamak için kendimi zor tutmuştum.
Neden Jiwoong'un evine de gittiğimi bilmiyordum ama şu an bana iyi geleceğini düşünüyordum. En azından diğerleri gibi sahte davranmıyordu. Benim baştan Hoon olmadığımı anlamış ve ilgilenmemek için tüm soğuk taraflarını göstermişti. Bir düşününce Hoon'u gerçekten tanıyan kişi ondan başkası olamaz gibi gelmişti. Bu yüzden sıradaki iş birliği teklifini kime yapacağım belli olmuştu.
Hanbin'den bir süre uzak kalmak istiyordum. Bunu da ancak yeni planlarım sayesinde başarabilirdim.
Adrese geldiğimiz de şapkayı geri takıp ücreti ödedikten sonra artık sormama gerek kalmayan odaya doğru ilerledim.
Kapıyı çaldığımda yüreğimi bir el sıkıyormuş gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. İkisini yatakta gördüğüm görüntü gözlerimin önünden gitmiyordu.
Jiwoong kapıyı açtığında ise uzun zamandır tuttuğum gözyaşlarım kendini salıvermişti. Ağlarken burnumu çekiyor ve konuşmak için dilimi arıyordum. Kekeleyerek konuştuğumda ise beni sorgulamadan içeriye buyur etmişti.
"Bir kereliğine benim de abim olur musun?"
***
Woohyun uzun zamandır beklediği adamı nihayet karşısında gördüğünde aklını kaybetmek üzereydi. Onu en son Hoon denilen ünlü bozuntusu tarafından götürülmesine gururu fena bozulmuştu. Hanbin'in öyle birisiyle işi olmayacağını da biliyordu. Neden o herifle takıldığına anlam verememişti. Paraya mı ihtiyacı vardı?
"En iyi bildiğin şeyi yap; kafamı dağıt."
Başka bir şey demesine gerek yoktu. Woohyun onu elinden tuttuğu gibi odaya getirmesine yeterliydi o kelimeler. Hanbin kafasındakilerden kurtulmak istiyordu ama fazla içki icemedigi için ona başka bir yöntem lazımdı. Tıpkı bunun gibi.
Son zamanlarda Hao'ya karşı değişen hisleri, Hoon'un yıllardır zannettiği kardeşinin katili bambaşka birisi çıkmıştı. Bunu hazmedememişti, Hao'ya olan hisleri gibi. Karmakarışık hissediyordu.
"Seni ne bu hale getirdi?" Woohyun hasret kaldığı boyna öpücüklerini sıralarken Hanbin gözlerini tavana dikmiş bakıyordu. "Ben uzun zamandır bu haldeyim." Hanbin tavana bakarak konuştuğunda Woohyun duraksayıp Hanbin'in kucağında yerini aldıktan sonra ona baktı. Berbat görünüyordu.
"Ben gittiğimden beri seni daha da mahvettim, değil mi?" Yüzüne yerleştirdiği hüzünlü ifadeyle Hanbin'e baktığında, Hanbin gözlerini tavandan çekerek karşısındaki ilgi bekleyen eski takıldığı kişiye baktı. "Benim için sen neydin ki gittiğinde mahvolayım?" Woohyun tepkisiz kalarak karşısındaki acımasızca konuşan adama baktı. Onun için gerçekten bitmiş olmalıydı, ama umurunda değildi.
"Yapma ama Hanbin, eski günlerimiz gayet güzeldi." Hanbin eski konulara girmeye başladığını anlayınca oflayarak kucağındaki bedeni yatağın yan tarafına atıp kalktı. Daha fazla bu tarz sözler duymak istemiyordu. Kafa dağıtmak için gelmişti ama bu kez Woohyun değişmişti. Eskiden her geldiğinde sorgusuz sualsiz işlerini görüp ayrılırlardı. Bu hoşuna gitmemişti. Woohyun ise onu bir çırpıda atan adama karşı öfke dolu bakışlarını yöneltmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 kids | haobin
Fanfiction- Hao ve Hoon ikiz olmalarına rağmen anne ve babalarının boşanması sonucu farklı yaşam tarzlarında büyümüş iki çocuktur. Bir gün Hoon'un ölüm haberiyle, Hao onun yerine geçer. Ve Hao o çok istediği Hoon'un hayatının bir cehennem olduğunu ancak ailey...