İşler hiç ummadığım kadar iyi ilerliyordu. Büyük markayla olan çekim sorunsuz geçtiği için herkes memnun kalmıştı. Sonuçlar da beni bir hayli mutlu etmişti. Çünkü bundan sonra iki büyük marka daha iş teklif etmişti. Fakat babam ile oturup konuştuğumuz da onun isteğinin daha büyük şeyler olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Marka modellikleri onun istediği kazancın altındaydı. Bunu dünkü konuşmasında öğrenmiştim.
Hanbin ile o geceden sonra doğru düzgün konuşmamıştık.
Bana güveneceğini söylemişti ve ipleri gerçekten elime vermişti. Bunun nasıl bu kadar kolay olduğunu düşünsem de demek ki herkes potansiyelimin çok fazla olduğunun farkında olmalıydı. Bunu düşünerek babam ile de bir anlaşma yapacaktım, hem de bu akşam.
Başta bana güvenip Hanbin'i işe almamı kabul etmişti. Hatta onun ne amaçla yanımda olduğunu bile sorgulamamıştı. Şimdi yine kararlarım için ne kadar özgüvenli olduğumu ortaya koyarsam yine aynı kabulü alabilirdim. Daha önce yapmıştım, şimdi yine yapabilirdim.
Bugün Hanbin'e de kendimi kanıtlamak adına akşam yemeğine onu da çağırmıştım.
Aynadan kendime güvenen bir bakış atarak omuzlarımı dikleştirdim.
Ding!
İstediğim mesaj da geldiğine göre hazırdım. Hanbin gelmişti.
Aşağıya indiğimde tüm kadro masadaydı. Kapının çalmasını duymamla zaten önünden geçtiğim için gelen hizmetliyi el hareketimle durdurup kapıyı açtım.
"Hoşgeldin, kediciğim."
Yüzümde ki koca gülümsemeyle onu içeri davet edip koluna girdim. Bu sırnaşık halime alışmıştı. Başını hafifçe eğip beraber ilerlememize yardımcı oldu. İçeriye beraber girdiğimizde tüm gözler bize dönmüştü. Tam da istediğim gibi. Gece sonuna kadar ilgi odağı biz olmalıydık, hatta ben.
"Herkese merhabalar."
Babam en baş köşeye oturmuş, eşi ve Jiwoong da yanı başındaydı. Onların yanlarındaki yerler bana ve Gyuvin'e ait olmalıydı. Çünkü Gyuvin gülerek karşısını gösteriyordu. Bu kez yaş sıralamasına göre mi oturmuştuk? Göz devirmemek için yapmacık bir şekilde gülümsedim. Benim yanımdaki yere dayı ve karşısına da ceo oturmuştu. Sinsi bir şekilde sırıttım.
"Ah, kusura bakmayın ama yanıma Hanbin'in oturmasını istiyorum. Rica etsem kalkar mısınız?"
Dayının gözlerinde önce şaşıran sonra da bozulan ifadeye karşı içimden kahkahalar atıyordum. Bu adamın verdiği ürkütücü histen hiç haz etmiyordum ve ilk onu yakmak istiyordum. Kim bilir, yanına oturunca belki bana da dokunmaya çalışırdı?
"Oh, tabii." Kalkıp ceo'nun yanına oturduğunda yapmacık gülümsemem tekrardan dudağımda yer edinmişti. Yapmacıklık artık kötü bile gelmiyordu bana. Aksine kişiliklerimizi çarpıp çoğaltmamıza yarayan bir yöntem gibi geliyordu. Rol yaparken olduğumdan daha rahat görünüyordum.
"Bugünkü sürpriz misafirimizin ziyaretini neye borçluyuz?" Babamın da bozulduğunu gerilen yüzünden anlayabiliyordum ama ona daha temkinli davranmalıydım. Eğer onu kendi tarafıma çekmem gerekiyorsa onun gibi düşünmeliydim. Bana güçlü olmazsam kaybedeceğimi ima etmişti. Öyleyse oyunu ortak kurallarla oynayacaktım.
"Babacığım, Hanbin artık bizimle yaşayacak. Misafir demesek daha doğru olur," babam içtiği suyu birkaç öksürme ile yuttuğunda gözlerinden çıkan oklar bedenime saplanmak için çok korkutuculardı. Fakat geri adım atmadım ve şaşkın bakışların susmasını fırsat bilerek daha detaylı bir şekilde açıklamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 kids | haobin
Fanfiction- Hao ve Hoon ikiz olmalarına rağmen anne ve babalarının boşanması sonucu farklı yaşam tarzlarında büyümüş iki çocuktur. Bir gün Hoon'un ölüm haberiyle, Hao onun yerine geçer. Ve Hao o çok istediği Hoon'un hayatının bir cehennem olduğunu ancak ailey...