3 | elde etme isteği

260 32 10
                                    

Yükselen bağırışma seslerini duyduğumda ona cevap dahi vermeyip hızla arka kapıdan çıktım. Daha fazla vakit kaybedersem manşetlerde ilkimi yaşayacaktım. Hanbin... Bana yardım ettiği için minnettardım ama bunun amacı neydi merak ediyordum. Kimsenin boşu boşuna iyilik yapacağını düşünmüyordum. Belki de fazla kuşkucuydum fakat bu önlem gerekliydi. Ben daha dışarıda ki hayat ile yeni tanışıyordum, öğrenmem gereken çok şey vardı. Hatta ilk hatamı yapmışım gibi hissediyordum. Neden beni öpeceği zamana kadar etkisi altında kalmıştım?

Çok dikkatsizsin Zhang Hao. Toparlan.

Taksiye binmiş evin adresini söylemişken babama mesaj attım. İçim bir türlü rahat etmemişti ve söylemem gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Gönderilen: baba
"Gyuvin ile kafede otururken hayranlar kafeyi bastı. Garsonun yardımıyla arka çıkıştan çıkabildim. Şimdi eve dönüyorum. "

Kısaca durumu bildiren bir mesaj attıktan sonra şimdi daha rahat hissediyordum. Kafamı arkaya doğru rahatça yaslayıp sesli bir şekilde nefes verdim. Böylece güvenini de kazanmış olurdum.

***

Akşam yemeği vaktinde herkes masada ki yerlerini almış; hararetli bir konuşmaya tutulmuşlardı. Konu; bendim ama sesi çıkmayan da. Bugün yaşadıklarım biraz etkilemişti beni sanırım. Fakat bugün yemek faslı daha iyi geçiyor diyebilirdim. Çünkü Shim Hanım yoktu, şirketin CEO'su ve Hoon'un dayısı da yoktu. Aile (?) olarak ilk yemekti. Anne, baba ve çocuklar...

"Gyuvin ortalık karışırken Hoon'u arkaya göndermen çok iyi bir hareket. Git gide daha da olgunlaşıp iyi kararlar verebiliyorsun," babam oğluna bakıp gururlu şekilde gülümsediğinde Gyuvin göğsünü kabartarak gülmüştü. "Bu camiada yaşayınca insan alışıyor sadece baba," bu hali gözüme çok tatlı geldiği için ben de gülümsedim. Babama bakılırsa o da oğlunu çok seviyor gibi duruyordu. Beni zaten sevmediğini biliyordum ama Jiwoong'u da seviyor gibi durmuyordu. Biri üvey oğlu diğeri de görmek istemediği oğlu... Bu ikisi yan yana masasında oturunca ama nasıl da kabulleniyordu.

"Oy, canım oğlum benim. E-spor oyuncusu olmak istemesen sana da model olmak çok yakışırdı." Saçlarını karıştırıp gülümsediğinde Gyuvin başını iki yana salladı. "Jiwoong hyung şirketin müdürü dahi olsa o da bazı dergiler ve röportajlar için model oluyor. Ben de bu aileden geldiğim için hem de e-spor da çok iyi bir oyuncu olacağım için elbet modellik tecrübem olacaktır, anne. Merak etme," ağzına attığı et parçasını gülerek çiğnemeye başladığında babam başını salladı.

"Çok akıllıyım, değil mi hyung?" Jiwoong'un karşısında oturuyordu, gözlerinin içine bakarak söylediğinde bir aferin almak için beklediği aşikardı. Yanımda buzdolabı gibi oturan adama yan bir bakış atıp salatadan bir kaşık aldım. Konuşmamaya yemin mi etmişti?

"Senin zekana göre akıllı sayılabilecek şeyler bunlar, aferin." Söylediği sözler karşısında şaşırsam da ona dönmeyip tabağımdakileri yemeye koyuldum. Masanın oturma düzeni bile vardı. Jiwoong ve ben yan yana, Gyuvin ve annesi yan yana ve başta da babam oturuyordu. Çokluğa göre sandalye sayısı artıp gyuvin ve Jiwoong'un yanları doluyordu. Babamın yanında evde önemli birisi olduğum için mi yoksa kaza yüzünden gösterilen değer yüzünden mi oturduğumu bilmiyordum. Çünkü Jiwoong benden daha büyüktü ve mantıken annesinin karşısında o oturmalıydı. Masada ki gerginlik sırasında benim düşüncelerimin ortaya girişini düşününce gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Benim küçük detaylara takılmam... Çabuk geçmeyecek bir şeydi. Çünkü her şeyden bir anlam çıkarmaya meyilliydim.

"Ah, siz ikiniz! Sürekli birbirinize takılmasanız olmuyor..." Gülerek ortalığı sakinleştiren anneye kimse göz teması dahi kurmadan yemeğe devam ettiklerinde onun da istediği bu gibiydi. Konuyu kapatmak için söylemiş olduğu cümleler...

2 kids | haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin