Yemek sonrası herkes dağıldığında Hanbin'i odama çağırmıştım. İlk raunt başarılı geçmişti ama bundan sonrasında olacakları iyice kafamda oturtmalıydım. Bunun içinde onunla konuşmalı ve onu habersiz bırakmamalıydım. O gün duygu yoğunluğundan bugün de bu yemekten dolayı doğru düzgün konuşamamıştık.
Yatağımın üstüne onu oturttuktan sonra yanına oturdum. Beklemeden direkt konuya girdim.
"Polis olmana çok şaşırdım aslında," davayı nasıl yürütüyor, merak ediyordum. Tüm gün neredeyse benimle olduğu zamanlar oluyordu. O zamanlar nasıl işiyle ilgileniyordu? "Aslında hiç öğrenmemeni tercih ediyordum," ellerini arkaya koyup kafasını sarkıttı. Dudaklarımı büzüp bunun nedenini içimde sorguladım. "Gizli bir dava mı?" Alt dudağımı dişleyip gergin bir şekilde sordum. Gizliyse benimle paylaşmayabilirdi.
"Sen bana gizli bir şey söyledin ve ben de sana söyledim. Artık bunu biliyorsun. Aynı geminin farklı yolcularıyız. Açıklamam gerekirse," rahat bir pozisyon alıp yatağın üstünde bana doğru döndü, bacaklarını bağdaş kurdu. "Dava aslında henüz yürürlüğe girmiş değil. Bu yüzden gizli dava. Detaylarına gelirsem, Yujin'in ölümü için açılmadı da. Çünkü aileden birinin davada olması yasal değil. Ben de başka bir davayla başlamalıydım. Çalışmalarım sayesinde hatrı sayılır bilgiler edindim ve davayı da alabildim. Şu anlık hedefim bu şirkette olabilecek her türlü şey. Kardeşimin ölümü dışında onlara karşı sunmam gereken başka şeyler olmalı. Senin teklifini de başta bu yüzden kabul etmiştim."
Bana güzel bir şekilde açıklamasını beklemesem de açıkladığı için ona minnettardım. Önce derdini öğrenmeliydim ki ona günlüğü gösterebileyim.
Yerimden kalkıp gizli bölgede ki günlük ile döndüğümde kapıyı kilitledim. Bu evdeki kimseye güvenmeyecek hale gelmiştim. Ki haklıydım da.
"Bu ne?"
Hanbin kafası karışmış bir halde bana bakıyordu. Giriş sayfasındaki yerde Hoon'un ismini gösterdim.
"Hoon'un günlüğü." Bana şaşkın bakışlar attığında açıklama gereği duydum. "Eve ilk geldiğimde yerleşirken tesadüfen buldum. İçini açıp okudum ama her şey çok üstü kapalı. Belki sana bir yararı olur." Hanbin elini sayfalarda gezdirip okurken her sayfada yüzü başka bir hal alıyordu.
"Afrodit kim olabilir?" Hanbin'in değindiği nokta ile duraksadım. Bunu daha önce niye düşünememiştim ki? Polis kafası başka çalışıyordu. "Hiçbir fikrim yok," omuzlarımı bilmiyorum anlamında salladım.
"Her şeyi bildiğini söylemiş. Demek ki Afrodit kim ise suçlu da o olabilir." Başımı salladım. "Bunu nasıl öğreneceğiz?" Düşünceli bir şekilde ona baktım. Günlüğü kenara koyup o da düşünmeye başladı.
"Afrodit... Yunan mitolojisine ait. Seninle ilk randevumuz da ismi geçmişti diye hatırlıyorum?" Gözlerini kısıp bana baktığında düşündüm. Doğru ya! O gün de aklıma gelmişti ama düşünmemeyi seçmiştim. Hah, Jiwoong taktiği. "Afrodit genellikle güzelliği temsil eder ve kadındır." Kendi kendime mırıldanırken Hanbin'in gözbebeklerinin büyüdüğünü fark ettiğimde telaşla ona döndüm.
"Ne oldu? Aklına birisi mi geldi?" Kafası oldukça karışmış görünüyordu. Bana nasıl anlatması gerektiğini bilemediğinden olsa gerek doğru kelimeleri bulamıyor gibiydi.
"Sence etrafta olan bitenleri bilecek güzel bir kadın..." Gözlerimin içine baktıktan sonra devam etti. "Kim olabilir?" Kaşlarımı çatıp ona baktım. Aklıma bir isim gelmediği için aptal gibi hissetmiştim. Çevremde tanıdığım herkes -şirkette çalışanları saymazsam- erkekti.
Bir anda aklıma gelen isimle ağzımı elimle kapatıp ona döndüm.
"Babanın eşi... Sence de etrafta olanlara rağmen çok sakin görünmüyor mu? Hem de bir ailede anne rolünü üstlenmesine rağmen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 kids | haobin
Fanfiction- Hao ve Hoon ikiz olmalarına rağmen anne ve babalarının boşanması sonucu farklı yaşam tarzlarında büyümüş iki çocuktur. Bir gün Hoon'un ölüm haberiyle, Hao onun yerine geçer. Ve Hao o çok istediği Hoon'un hayatının bir cehennem olduğunu ancak ailey...