30. Bölüm

470 24 0
                                    

  *

  "Manayı böyle mi kullanıyorsun? Enerji israfının vücut bulmuş halisin. Geç yerine."

  Mereo, kollarını bağlamış bir şekilde yürüyordu. Üstünde resmi Kraliçe giysisi vardı. Son derece kibar bir giysiydi. Buna karşın onun sert tavırlarıyla birleştiğinde bu giysi, Baş Komutanın üniformasından farksız duruyordu.

  Yaratım büyüleri kullanan bir askerin yanında durdu. Yaratım büyüleri zordu. Ama bu Mereo'nun umurunda değildi. "Göster marifetini." derken doğrudan karşısındaki adama bakıyordu.

  Kraliçeyi etkilemek için en iyi yaratım büyüsünü yapması gerektiğini düşündü. Bunun için harcaması gereken mana olağanüstü miktardaydı. Derin bir nefes aldı ve büyüye başladı. Etrafındaki mana kontrolsüzce titreşiyor ve büyüyordu. Çevredekiler hayran hayran ona bakıyorlardı. Manası inanılmaz miktardaydı.

  Birdenbire sırtına yediği iki darbe ile mana geri tepti ve kaskatı kesildi. Büyü iptal olmuştu. Baktığında Kraliçe'nin iki parmağıyla vücudundaki mana damarlarını vurduğunu fark etti. Muhteşem bir büyü yapmak üzereyken...

  "Aptal mısın? Bu gidişle çok yaşamazsın." diyen Mereo, başını iki yana sallayarak cıkladı. Ardından içtima için bahçeye çıkan askerlere doğru bağırdı.

  "Hepiniz beni dinleyin. Sizden bir cacık olmaz. Şeytanlar sizi çiğ çiğ yer. Yol yakınken vazgeçin ve evinize dönün. Bizi de burada boşu boşuna uğraştırmayın."

  İlk kez bölük komutanının müdahale edemeyeceği biri burayı ziyaret etmişti. Kraliçe'ydi. Tek yanlış kelimesinde asılabilirdi ama komutan olarak bu sözlerin altında kalamazdı. "Kraliçe Mereo, lütfen sakin olun. Bu bölükteki çocuklar yetenekli çocuklar. Hepsi buraya elenerek geldiler. Dediğiniz gibi beceriksiz olsalardı..."

  "Eleme yöntemlerinizi sorgulayın komutan. Sırf manası fazla diye mananın temellerini bilmeyen birini bölüğünüze alırsanız sizden daha çok ölüm haberi alırız. Belki savaş yokken şehir içi huzuru sağlamada iyi iş çıkarabilirlerdi. Ama gerçek savaşta bunların hepsi ölür. Ve bilmiyorsunuz gibi görünüyor, biz gerçek bir savaştayız."

  Son derece katıydı. Bunun sebebi daha fazla ölüm görmek istememesiydi. Çığlıklar ve kan kokusu daha onun için travmaydı. Sorumlu olduğu insanların öldüğünü görmek istemiyordu. Onun yerine aşağılanarak askerlikten atılmaları daha iyi bir seçenekti.

  "Abla, biraz mola vermek ister misin? Sana tatlı getirteyim."

  Haberler hızlı yayılmış olmalıydı. Kraliçe'nin içtima alanına geldiği ve askerleri patakladığı haberi... Kardeşi Fuaganel'in koşarak buraya gelmesini açıklıyordu.

  Mereo homurdanmasına engel olamadı. "Niye geldin? İşin yok mu? Burada herkes boş boş gezip birbirlerine mana gösterisi mi yapıyor?"

  Gerçekten idare etmesi zor biriydi. Bölük komutanına başıyla işaret verdi ve sessizce içeri girmesini söyledi. Fua, bu krizi idare edebilecek tek kişiydi. Büyü şövalyeleri kaptanı olarak Kraliçe'yi sakinleştirmeliydi. "Yanlış anladın abla. Kimse aylaklık etmiyor. Gel seninle biraz benim odamda konuşalım."

  Onu zorla odasına götürmeye ikna etmeye çalıştı. Ne yazık ki niyetini fazla belli etmişti. Mereo buna sabır gösteremezdi.

  "Çekil önümden."

  Asla sakinleşecek gibi durmuyordu. Fuaganel ablası evlendiğinde biraz olsun huysuzluğu azalır diye umut etmişti ama hayır, hâlâ aynıydı. Hatta daha da artmış bile olabilirdi.

  Mereo kardeşinin yolundan çekilmesini beklerken bir yandan sakinleşmeye çalışıyordu. O esnada gökyüzünde büyük bir kartal belirdi. Büyük gri kartal alana yaklaştı ve üstlerine doğru süzüldü.

  Bu Noviez'in büyüsüydü. Kartal aşağı indikçe kanatlarından yayılan düzensiz rüzgarı yüzlerine vurdu. Yavaşça alana konduktan sonra kartal mana formuna geri dönerek yok oldu. Geride Noviez'in kendisi kalmıştı.

  "Burada neler oluyor? Askerler sorun mu çıkardı?"

  Kral Noviez, yalnızca bir Kral değildi. Aynı zamanda Büyülü Kılıç Şövalyeleri birliğinin kaptanıydı. Askerlerin üzerinde tam yetkisi vardı. Onların Mereo'ya saygısızlık etmesine asla müsaade etmeyecekti.

  Noviez'in gelmeziyle Fuaganel'in yüzü düştü. Ablasıyla evlendiğinden beri onunla arasının pek iyi olduğu söylenemezdi. İki kaptan arasında zaten var olan çekişme, bu tuhaf durum karşısında daha korkunç bir hale gelmişti. Memnuniyetsizliği yüzünden belli oluyordu.

  Mereo ise Noviez'i gördüğünde tuhaf hissetti. Onun üniformalar içerisindeki sıkı vücudunu inceledi. Görev başındayken çok daha... Farklı görünüyordu. Bu halini gerçekten sevdiğini fark etti. Aslında fark etmezdi, her hali çekici geliyordu.

  "Kraliçe Mereo, askerleri yetersiz bulduğunu belirtiyordu Kral Noviez."

  Fuaganel'in açıklaması her şeyin özetiydi. 'Buyur şimdi sen uğraş.' der gibi söylemişti. Ablasını idare etmek yeteri kadar zorken bir de ablasının kocasıyla mücadele etmek istemiyordu.

  Noviez, bir Mereo'ya bir Fuaganel'e bir de köşede korkuyla olayları seyreden askerlere baktı. Dudağının kenarı kıvrıldı. Bu kadın, tüm askerleri yetersiz mi buluyordu? Tamamen haklıydı. Onları korkutup köşeye sindiren bu kadın askerleri yetersiz bulmakla en doğrusunu yapıyordu. Aslında Mereo her zaman haklıydı ve Noviez bunu tartışmaya kapatalı çok oluyordu.

  "Madem yetersizler, hepsini kovalım gitsin."

  Birlik komutanının ağzı şaşkınlıkla yere değecek kadar açıldı. Askerler şok içerisinde olayları izlerken rüya görüp görmediklerini sorguluyorlardı. Fuaganel ise... Yapılabilecek en tuhaf yüz ifadesiyle ikisine bakıyordu.

  Mereo, Noviez'in onu savunmasından oldukça memnundu. İşini bayağı bir kolaylaştırmıştı. "Ya da..." diye söze girdi ve arkada tir tir titreyen askerlere döndü. "Benim özel eğitimimden geçsinler. Bir hafta... Hayır. Bir saat. Hatta yarım saat. Yarım saat dayanabilen kalsın. Kaptanlar bu teklifimi kabul ederler mi?"

  En başından beri planı buydu. Askerleri eğitmek ve işe yarar olanları seçmek. Şeytan karşısında başarılı olmak için en önemli şey asker sayısı değil, niteliğiydi. Mereo, ordunun niteliğini yükseltebileceğinden adı kadar emindi.

  "Ben onaylıyorum. Askerlere istediğin eğitimi verebilirsin sevgili eşim." diyen Noviez, onun kararını sonuna kadar destekledi.

  Fuaganel o an tahtı iki deliye teslim ettiklerini anlamıştı. Ne yazık ki artık çok geçti. İç çekerek korkuyla titreyen askerlere baktı. Onlara acıyordu ama yapabileceği bir şey yoktu. "Ne yaparsanız yapın." dedikten sonra arkasını döndü ve biraz sonra içtima alanının savaş alanına döndüğünü görmemek için uzaklaştı. Gözlerine mani olabilirdi ama çığlıklar... Muhtemelen onlar uzun bir süre susmayacaktı.

KARO KRALI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin