Acımak yersiz bir duyguydu. İnsanın en büyük zayıflıklarından biriydi. Birine acımanın kendine acımaktan bir farkı yoktu. Bu Mereo'nun felsefesiydi.
Tüm askerler sıfırı tüketmişlerdi. Bu kadın... Talim alanını kül etmişti. Nasıl bir büyüsü vardı ki? Tek parmağıyla bir volkan gibi alev püskürtüyordu.
Mereo'nun alevleri şeytanı dize getirmişti. Büyüsü saf haliyle bile inanılmazdı. Hiç zorlanmadan askerleri alaşağı etmişti. Çoğunun manası dibi görmüştü. Sürekli manalarıyla övünen bu densiz adamlar şimdi gerçek güç karşısında karınca kadar küçülmüşlerdi. Onları eleştiren Kraliçe'ye kızsalar da onun tek parmağıyla yaptıklarını gördüklerinde buna haklarının olmadığını anlamışlardı.
Dumanlar yükselirken Noviez, gözlerini kırpmadan onu seyrediyordu. Askerlere verdiği yarım saat dolmuştu ve kimse testi geçememişti. Mereo'nun büyüsü karşısında dayanabileceklerini düşünmeleri bile gülünçtü. Onu daha önce savaş alanında seyreden Noviez, korkunç bir mana miktarına ve büyü kontrolüne sahip olduğunu biliyordu. Gücüyle şeytanı bile şaşırttığına şahit olmuştu. Ateşler içerisinde sakince oturan kadın, tıpkı o günkü gibi seksiliğini koruyordu.
"Her neyse, sizi kovmuyorum. Eğitime devam edin. Yarın sabah erkenden döneceğim."
Döneceğini söylediğinde askerlerin yüzü bembeyaz olmuştu. Yarın da... Yarın da mı gelecekti? İçlerinden 'Ölmek istemiyorum' diye fısıldayanların sayısı hızla artıyordu.
Mereo, Noviez'in yanına doğru ilerledi. Noviez yüzünde ne düşündüğünü belli etmeyen bir bakışla karısını seyrediyordu. Mereo ise hâlâ ondan çekiniyordu. Çekinmemesi gerektiğini bilse de... "Kral Noviez, talim alanını yaktığım için hasarı karşılayacağım." dedi kendinden emin bir şekilde.
Noviez ise tazminat talep etmek istiyordu. Yanan talim alanı için değil, yanan bedeni için... "Buna gerek yok. Sadece bundan sonra kendini yorma yeterli."
"Gördüğün gibi, yalnızca parmağımı oynattım."
Bu önemli değildi. İki gece önce yaralarını yeteri kadar görmüştü. Mana damarları hasar almıştı. İyileşse bile hassas olabilirdi. "Uzun süre mana kullanamadın. Şimdi kendine dikkat etme vaktin. Askerlerin eğitimleri benim sorumluluğumda. Onları hizaya getiririm."
Tıpkı kendisi gibi inatçı olan bu adam, onu yolundan döndürmek için elinden geleni yapıyordu. "Noviez, onları bizzat eğitmek istiyorum. Ben tamamen iyileştim. Ayrıca savaş kapıdayken birinin onlara gerçekleri göstermesi gerekiyor." dedi kararlı bir duruş sergileyerek.
Derin bir nefes alan Noviez, onu vazgeçiremeyeceğinin farkındaydı. Hiç değişmemişti. Bir şeyi kafasına koyduğu zaman onu yapmadan bırakmıyordu. "O halde bana kendini zorlamayacağın konusunda söz vermelisin."
Onun sağlığını her şeyin önüne koyan düşünceli bir koca gibi... Mereo onun fazla ilgili olduğunu düşündü. Belki de Noviez artık eşi olduğu için onu hayatının merkezine almıştı. Ya da herkese iyi birer eş olduklarını kanıtlamak için mi yapıyordu? Aklından neler geçtiğini bilmiyordu. Sorgulamadan "Bundan emin olabilirsin." diye cevap verdi.
"Teşekkür ederim. Mereo, benimle öğle yemeği yer misin?"
Pek aç değildi ama onu reddetmek istemedi. Ne de olsa bu kocasıyla evliliklerinin ikinci günüydü. Her ne kadar zoraki olsa da ömür boyu birlikte olacağı adamdı. Onunla daha fazla vakit geçirmesi gerekiyordu. "Pekâlâ, olur." diye cevap verdi.
Noviez'in elini kaldırmasıyla yerden gümüş renkli bir kartal yükseldi. Tıpkı Noviez'in saçları gibi gümüş rengi güneş ışığı altında parlıyordu. "O halde bin, saraya gidelim."
Noviez ona elini uzattı. Mereo kartalın tüylerine basarken bir eliyle elbisesinin eteğini, diğer eliyle de kocasının elini tuttu. Bir adımda kartalın üstüne çıktığında Noviez kartalı havalandırmaya başlamıştı.
Aşağıdaki yarı baygın askerlerin bakışları eşliğinde saraya doğru uçtular. Bölük lideri arkalarından bakarken bu iki delinin emrinde zor zamanlar geçireceklerini anlamıştı.
Mereo elini tutarken Noviez'in heykel gibi yüzünü inceledi. Noviez ile aralarındaki tuhaf ilişki sandığından daha rahat olmuştu. Daha önce onunla olan arkadaşlığı samimiyetten uzaktı. Şimdi ise... Bu samimiyet bir şekilde kurulmuştu. Bazı anlar onunla aşırı yakınken kimi zaman da eski günlerdeki gibi uzak hissediyordu. Bu durum hep böyle mi devam ederdi bilmiyordu ama tek bildiği şey ilişkilerinin geri dönülemez bir şekilde tuhaflaştığıydı. Özellikle adamın vücudunu incelerken aklına gelen sahneler, durumu içinden çıkılamaz bir hale getiriyordu.
"Ne düşünüyorsun Mereo?"
Hissetmiş gibi sorduğu soruyla birlikte Mereo, bakışlarını bulutlara doğru çevirdi. Dürüstçe "Bilmiyorum. Sadece bu yeni yaşantı benim için tuhaf." diye cevap verdi.
Noviez için de tuhaftı. Deli gibi istediği kadını kolları arasında tutmuştu. Onunla evlenmişti. Yakınlaşmışlardı. Hatta şimdi birlikte öğle yemeği yemeye gidiyorlardı. Bir rüyanın gerçek oluşu gibiydi. Tuhaftı evet ama Noviez, tüm bunlardan şikayet edecek kadar kafayı yememişti. Onu cevapsız bırakmamış olmak için "Çok düşünme ve zamana bırak. Birbirimize yavaş yavaş alışacağız." dedi. Böyle söylüyordu ama içten içe o da tüm bunlara inanamıyordu.
"Ben de öyle olmasını umuyorum."
Bu konuşmadan sonra öğle yemeği oldukça sakin geçmişti. Aç olmayan Mereo birkaç şey atıştırdıktan sonra doymuştu. Noviez ise göz ucuyla ona bakmaktan doğru dürüst bir şey yiyememişti.
Her gününün böyle geçeceğini düşününce... Her gün yemeklerini onunla yiyecekti. Her gün araştırma sonuçlarını onunla tartışacaktı. Her gün birlikte yatacak ve sabahları birlikte kalkacaklardı. Hatta ve hatta sevişeceklerdi. Noviez onu çoktan benimsemişti. Hayatının ve zamanının merkezine koymuştu. Her ne kadar Mereo ona karşı bir şeyler hissetmese de yanında kaldığı sürece mutlu olacaktı. Başta o istemiyor diye kendini geride tutsa da ona cesaretle adım atan ve eşi olarak kabul eden Mereo için, tüm zorluklarla teke tek savaşmaya hazırdı. Ona olan hayranlığı artık engelleyemeyeceği bir boyuta ulaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARO KRALI (+18)
FantasyDikkat, +18 sahneler içerir. * Şeytanlarla olan savaşta ateşkes ilan edilmişti. Karo Kralı öldürülmüştü. Yerine geçecek bir varisi yoktu. Krallık dağılmak üzereydi. Krallığın büyükleri, Kraliyet ailesinin eski soyundan ayrılan iki büyük soylu ai...