1. Bölüm

1.7K 61 12
                                    

  Karo Krallığı bir büyü Krallığıydı. Her şey mana üzerine kuruluydu. Manası en fazla olanlar saygı görürlerken manası az olanlar piramidin en aşağı varlıkları olarak kabul edilirlerdi.

  Her şey mana üzerine kuruluydu keza Krallık bile manaya bağımlıydu. En iyi büyücülerle kurulmuş Büyü Şövalyeleri ve en iyi kılıç ustalarının bulunduğu Büyülü Kılıç Ustaları Birliği'nden oluşan sistemle yönetiliyordu.

  Bu ülkenin Kralları ise bin yıllık tarihe sahip Laterem hanesinden seçilirdi.
Çünkü Laterem hanesi her zaman en fazla manaya sahip olan haneydi. Bin yıl önceki karaağaç savaşında kıtayı yok olmaktan kurtaran 1. Kral Luscalbus Silvermilla Laterem'in yüce soyuydu. Ne yazık ki fazla manalarına rağmen Laterem hanesinin bir kusuru vardı, o da çocuk sahibi olma ihtimallerinin düşük olmasıydı.

  Son Kral Frankarus Laterem, cehennemin kapılarının açılmasıyla birlikte ilk öldürülen isimlerden biri olmuştu.

  *

  Mereo, Vermiallin soylu evindeki odasında yarı çıplak şekilde uzanmış dinleniyordu. Savaş yaraları hâlâ geçmemişti. Cehennemin kapıları açıldığında başlayan savaş, hız kesmeden devam ediyordu. Kral ölmüştü ve taht kavgasına tutuşan haneler yüzünden doğru düzgün iyileşemiyordu.

  Saf ateşin varisi Lea Mereo Vermiallin, çarpışma esnasında şeytan komutana büyük bir hasar vermeyi başarmıştı. Dünyada bir ilk gerçekleştirip havada asılı kalan tüm manayı bedenine çekmiş ve insan bedeninden sıyrılıp manayla özdeşmişti. İnsani sınırlarından ayrılmadan bir şeytanla çarpışmasının mümkün olmadığını bildiğinden bunu yapmak zorunda kalmıştı. Tüm ordunun birleşip karşısında duramadığı şeytan komutanı yenmenin tek yolunun bu olduğunu biliyordu.

  Ne yazık ki ödediği bedel de bir o kadar ağır olmuştu. Bu sebeple bir aydır hasta yatağından kalkamamıştı. Son zamanlarda kendini iyi hissetmeye başlasa bile kardeşleri ayaklanmasına izin vermiyordu. Yine de bir an önce hasta yatağından kalkıp olaylara el atması lazımdı. Soyluların arasında çıkan kavga hiddetlenmeye başlamış, yavaş yavaş iç savaşa doğru gidiyordu.

  Yatağında kıpırdamadan yatıp düşünürken erkek kardeşi Fuaganel elinde tatlı tabağı ile odaya girdi. Her zamanki gibi kapıyı tıklatmamıştı.

  "Rüşvet getirdin ha..." dedi Mereo mırıldanarak. "Şu tabağı kucağıma bırak da söyle, ne istiyorsun?"

  Kardeşi ise sitemle "Sana da merhaba abla." dedi.

  "Merhaba Fua. Şimdi söyle, ne istiyorsun?"

  Mereo gerçekten de çok inatçıydı. Doğrularak önüne konan tatlıları bir bir ağzına tıkmaya başladı. Bu esnada cevap bekler gibi dik dik kardeşine bakıyordu.

  Fuaganel pes etti. Ablası bu dünyadaki en inatçı, en vurdumduymaz ve en kafasına göre davranan kişiydi. Her şeyden öte onu kızdırmaması gerektiğini iyi biliyordu. Bu sebeple odaya gelme amacını itiraf etti. "Büyükler toplandı. Hane varislerini de çağırdılar. Sen hasta olduğun için ben gitmek istiyorum. Mührünü bana verir misin?" diye sordu. Reddedilmekten korkuyordu zira ablasının yerine göz dikiyordu.

  Mereo, ters bakışlarını kesmeden "Git bana bir tabak daha getir." dedi ve mührü uzattı. "Bir daha da böyle saçma şeyler için rahatsız etme."

  Fuaganel iç çekti, her zamanki ablasıydı. Şeytan Komutan'la çarpışıp neredeyse ölüyor olmasına rağmen aynıydı. Huysuz huysuzluğundan vazgeçmezdi ne de olsa. Sorumluluk getirecek her türlü olayı itina ile kardeşine kilitlerdi.

  Mührü aldı ve "Teşekkür ederim. Hemen dönerim." dedi Fuaganel. Hemen ardından tabağı alıp odadan çıktı.

  Onun arkasından "Asıl ben teşekkür ederim aptal. Beni o bunaklarla aynı masada oturmaktan kurtardın." diye söylendi.

KARO KRALI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin