Doktorun verdiği ilaçtan sonra uykuya dalmıştı ve tuhaf bir rüya gördü. Ne gördüğünü hatırlamıyordu, sadece tuhaf olduğunu biliyordu. Aklında kalan tek ayrıntı gümüş rengiydi.
Başı ağrımıyordu ama sersem gibiydi. Karnındaki yara artık sızlamıyordu. Güzelce temizlenip sarılmıştı. Sargı bezleri ve iç çamaşırları dışında çıplaktı. Üstünde ince bir battaniye bile yoktu. Ateşin Varisi kolay kolay üşümezdi ne de olsa.
Başını çevirip soluna baktığına başucuna bırakılmış çiçekleri gördü. Çiçekler gümüş rengindeydi. Ne çiçeği olduklarını bilmiyordu ama oldukça asil görünüyorlardı. Muhtemelen hatırlayamadığı rüyasının temasını bu çiçekler oluşturmuştu.
Sakince yatakta doğruldu ve yastığının altındaki zili çaldı. Hizmetçilerin gelmesini bekliyordu ama kapı açıldığında gelen kişi Fuaganel'di. Yanında küçük kardeşi Leo'yu da getirmişti.
Leo ergenliğe yeni girmiş 14 yaşında bir çocuktu. Yani ablasını pek tanıma fırsatı olmamıştı. Onu nadiren görürdü, o da abisiyle birlikte istihbarat almak için yanına gittiklerinde. Yine de onun ne kadar güçlü bir büyücü olduğunu dinleyerek büyümüştü. Bu sebeple ablasına hayranlık besliyordu.
"Abla!" diyerek koştu ve boynuna sarıldı. Her zamanki gibi enerjik bir çocuktu.
"Yaramı deştin dur biraz." Aslında acı hissetmemişti ama vıcık vıcık şeylerden hoşlanmazdı. Bu yüzden Leo'yu vücudundan uzaklaştırdı. Gerekmedikçe kimseye dokunmamayı tercih ederdi.
Leo geri çekildi ama hâlâ gülümsüyordu. "Ablam Kraliçe olacak!" dedi heyecanla.
Bu kelimeleri duyar duymaz Fuaganel'e ölümcül bir bakış atan Mereo, gözlerinden ateş çıkarmak üzereydi. Fuaganel ise pot kırmış olan Leo'yu nasıl uzaklaştıracağını düşünüyordu.
"Leo'ya sen mi söyledin." diye dişlerinin arasından konuştu Mereo.
Fuaganel ise başını iki yana salladı. Ablasının çok sinirleneceğinin farkındaydı ama itiraf etmekten başka seçeneği yoktu. Eninde sonunda duyacaktı. "Krallık bildirgesi yayımlandı." dedi zayıf sesiyle.
Karar ona kalmadığı gibi duyurulması da ona kalmamıştı tabii.
Öfkeyle soludu. Bu kadar sinirliyken hiçbir şey yapamıyor oluşu kadar can sıkıcı bir şey yoktu. Kaçarak özgürleştirdiği hayatı göz göre göre yeniden esir oluyordu.
"Hah, tabii yayımlandı." dedi kahkaha atarak. Sinirden ne yapacağını şaşırmıştı, kahkahalarına engel olamıyordu. "En azından evliliğimi halktan önce bana söyleme ihtiyacı hissettiler. Düğün günü de öğrenebilirdim ne de olsa."
Leo ve Fua, ikisi de bu korkunç kahkahalarla gerilmişlerdi. Fuaganel endişe içerisinde konuştu. "Abla, bilseydim ben mutlaka engel olurdum."
"Sana kalmadığının farkındayım Fua. Zaten bize seçme şansı verilseydi ben buraya asla geri dönmezdim. Şeytanla savaşan benim, savaşın seyrini değiştiren benim, fedakârlık etmesi gereken kişi yine benim. Başlarım böyle işe!"
Fua, ablasının isyanının haklı olduğunun farkındaydı. İnkar etmeyi çok isterdi ama ağzından hiçbir sözcük çıkmadı.
Leo ise konuşmayı anlamamıştı. Kaşlarını çatmış ikisini dinliyordu. Tabii bu evliliğin komite kararıyla yapıldığı gerçeği bir sırdı. Sadece toplantıya katılanların bildiği bir sır... Leo dahil olmak üzere kimse bu evliliğin ardındaki gerçeği bilmiyordu.
Fuaganel'in tek söylediği "Ben babamla konuşacağım." oldu.
"Elinden gelse beni bu gece evlendirecek adamın konuşmayla değişeceğini mi düşündün?"
"Abla, babam evliliğin hakkında karşıt oy kullandı."
Bu sözlerle şok oldu. Her zaman güç peşinde koşan babası en büyük gücün, yani Kraliçe pozisyonunun peşinde olmalıydı. Neden onun evliliğine karşıt oy kullanmıştı? Kızının evliliği ona bu kadar yarar sağlayacakken...
"Başka kim karşıt oy kullandı Fua?" diye sordu merakla.
"Yalnızca dedem, babam, ben ve Silvon'un Varisi Noviez."
Noviez'in karşıt oy kullanmasına şaşırmamıştı. Tahta kendi oturmak istiyordu sonuçta. Evlilik ona yalnızca ayak bağıydı. İstememesi doğaldı. Tahtı kim çekişmeli olduğu ailenin Varisi ile paylaşmak isterdi ki zaten?
Ama babası... Onun karşıt oy kullanması çok tuhaftı. Belki de arada bir güç dışında şeylere de önem veriyordu, evlatlarının geleceği gibi. Mereo babasına karşı tavrının tek bir şey duyarak bu kadar değişebildiğine inanamadı. Başını hafifçe salladı ve bu saçma düşüncelerden kurtuldu.
"Peki düğün ne zaman?" diye sordu Mereo dişlerinin arasından.
"Gelecek hafta..."
Sanki bir başkasının düğün tarihini soruyor gibiydi ama hayır, kendi düğünüydü. Düğün tarihini Mereo'ya sormayı bırak, söyleme ihtiyacı bile hissetmemişlerdi. Sormasa ne zaman evleneceğini bilemeyecekti.
"Demek bir hafta..." diye mırıldandı. "Oldu olacak siz beni hiç çağırmayın. Düğünü de benim yerime siz yapın. Nasıl fikir?"
"Tarihi sana sormadan ilan etmemelerini söylemiştim. Abla özür dilerim, beni zerre kadar dinlemiyorlar..."
Fuaganel gerçekten üzgündü. Elinden hiçbir şey gelmiyordu. Hiçbir şeye yetkisi yoktu. Büyü şövalyelerinin lideri olsa da yetkisi savaşla sınırlıydı, sarayda sözünü kimseye geçiremiyordu.
Mereo, kardeşinin karşısında sızlanmasını istemedi. Hayatta en nefret ettiği şey mızmızlanan insanlardı. "Bir hafta sonra yeni Varis sen olduğunda dinleyecek herkes seni merak etme." dedi teselli edercesine.
"Eminim dinlerler..."
"Hadi çıkın odamdan. Giderken şu çiçekleri de götürün. Uyuyacağım." dedi Fuaganel'e. O gümüş çiçekler dikkatini dağıtıyor, uyuyamıyordu. Tekrar rüyalarına girmesini istemiyordu. Bu çiçekler ona gümüş saçlı müstakbel kocasını ve evliliğini hatırlatıyordu.
"Çok tuhaf, odana çiçek girmesi yasak. Adına yollananların hepsi depo-"
"Hadi çıkın çabuk." diyerek kardeşlerini kovdu.
Umurunda bile değildi. Kraliçe olmaktan başka bir çaresi de yoktu zaten. Madem öyle o tahta oturacaktı. Oturacaktı ama onun hayatında söz sahibi olmaya çalışan herkes bundan nasibini alacaktı. Sonuçta her şeyin bir bedeli vardı. Tam yetkiyi Mereo'nun ellerine bırakmakta bu kadar isteklilerse...
Ona da seve seve bu yetkiyi kullanmak düşerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARO KRALI (+18)
FantasiDikkat, +18 sahneler içerir. * Şeytanlarla olan savaşta ateşkes ilan edilmişti. Karo Kralı öldürülmüştü. Yerine geçecek bir varisi yoktu. Krallık dağılmak üzereydi. Krallığın büyükleri, Kraliyet ailesinin eski soyundan ayrılan iki büyük soylu ai...