11. Bölüm

689 43 2
                                    

  Düğün günü gelip çatmıştı. Tüm gece bir an bile uyuyamayan kadın, sabahın köründen beri hizmetçiler tarafından meşgul ediliyordu. Parmaklar sürekli vücudunda dolaşırken saçları yapılıyor, makyajı düzeltiliyor ve bir yandan gelinlik hazırlanıyordu.

  Evlenmenin bu kadar zahmetli bir şey olduğunu bilseydi sade bir nikah isterdi. Ama yaşlılar kurulu ona da karışmıştı. Büyük bir düğünün halka ve orduya moral vereceğini söylemişlerdi.

  'İmdat' diye bağırmasına az kalmışken babası içeri girdi.

  "Bu kadar yeterli. Dışarı çıkın."

  Mereo babasıyla inatlaşmayı severdi ama bu kez ona minnettar oldu. Hizmetçileri parmakları vücudunda dolaşırken taciz edilmiş gibi hissediyordu. "Neden geldin?" diye sorarken minnettarlığını elinden geldiğinde belli ettiğini düşündü.

  "Kaçıp kaçmadığından emin olmak istedim. Konu sensen bu pekâlâ mümkün." diyen babasının aslında esas söylemek istediği şeyler bunlar değildi. Yine de ağzından bu cümleler çıkmıştı.

  "Kaçacak olsam bunu onlar üstümdekini giydirmeden önce yapardım. Gördüğün üzere süslü bir hediye paketi gibiyim."

  Diango Vermiallin, belli etmemeye çalışsa da kızını gelinliğin içinde gördüğünde duygulanmıştı. Her ne kadar onun varisi olmasını istediği için sık sık kavga çıkarsa da onu emelleri için evlendirmeyi hiç düşünmemişti. Gaddar değildi, kızını satmazdı. Bu yüzden bu fikir ortaya atıldığında karşıt oy kullanmıştı ama yine de evliliğine engel olamamıştı. Böyle olacağını bilseydi onla asla varislik konusunda kavga etmezdi. İlişkileri bu boyuta gelene kadar onu zorlamazdı. Şimdi, hiç olmadığı kadar pişman hissediyordu.

  "Demek artık... Evlenme vaktin geldi." dedi mırıldanarak. Her zamanki sert sözlerinden farklıydı. Sesi hafiften çatallaşmış, duygularını belli etmişti.

  "Evet. Gördüğün üzere çok mutluyum bak." dedi somurtan suratını göstererek.

  Diango Vermiallin, onu kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı.

  Babasının kollarında olmayalı kaç yıl olmuştu? Yirmi mi? Belki de daha fazlaydı. Yine de hissettiği sıcaklık yabancı değildi. Onun kollarındayken daha fazla inatlaşamadı ve o da kollarını boynuna sardı. Sonunda babası bir adım atmış ve aralarındaki inada bir son vermeyi seçmişti. Mereo onun toplantıda muhalif oy kullandığını öğrendiğinde zaten ilk zincirin kırıldığını hissetmişti. Şimdiyse aralarındaki soğuk duvar, eriyip maziye karışmıştı.

  "Seni varisim yapmayı her şeyden çok istedim. Seni o kadar zorladığım için özür dilerim. Benim yüzümden evden kaçtın ve senelerce dönmedin. Hepsi benim suçum."

  Neden bunu söylemek için bu kadar geç kalmıştı? Mereo gözlerinin dolmasına engel olamadı. Hayatı boyunca duymayı beklediği sözlerin düğün gününde söyleniyor olması, fazla ironikti.

  "Asıl ben özür dilerim. Çok inatçı davrandığımı biliyorum. Seni anlamak istemedim çünkü senin hep özgürlüğümü kısıtladığını düşündüm. Aslında bana özgürlüğümü vermeye çalışıyormuşsun." dedi gözlerinden akan yaşlarla.

  Diengo "Ağlıyor musun sen? Makyajın akacak." derken kızından ayrıldı ve yüzüne baktı. Böyle diyordu ama kendi de ağlıyordu...

  "Bir şey olmaz. Zaten yeniden düzeltmeye geleceklerdi."

  Babası yanağından akan gözyaşını sildi. Yıllardır yapmadığı o şefkatli bakışı şimdi güneş gibi kalbindeki buzları eritiyordu. "Seni böyle gelinlik içerisinde göreceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Şu haline bak, muhteşem görünüyorsun. O şerefsiz Silvon varisi seni hak etmiyor."

KARO KRALI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin