27. Bölüm

452 30 3
                                    

  Mereo akşama kadar elindeki raporları inceledi. Emirlerine uyulmuştu ve akşama kadar onu kimse rahatsız etmemişti. Bu sayede rahatça işine odaklanabilmişti. Kraliçe olmak bu yüzden güzeldi. Ülkedeki en üstün insan olduğunda herkes koşulsuz şartsız emirlerine uymak zorundaydı.

  Şeytan araştırmasında çıkmaza gelindiğini biliyordu. Bu sebeple her bilgi kıymetliydi. Bu işi çözebilecek sadece iki kişi vardı. Mereo, bu iki kişiden biri olduğu için tatil yapmaması gerektiğine inanıyordu. Elinde yeni veri olmamasına rağmen akşama kadar her şeyi tekrar tekrar incelemesi de bu sebeptendi.

  Sonlara yaklaştığında aradan saatler geçmişti. Uzun sessizlik o an bozuldu ve kapı çaldı. Sıradan birinin onu rahatsız edemeyeceğinin farkında olan Mereo, "Gelebilirsin." diye seslendi.

  Söyler söylemez kapı yavaşça açıldı. Genç bir kız küçük adımlarla içeri girdi. Gelen Noviez'in en küçük kardeşi Annoelle idi. Ustasının doğurmak uğruna canını feda ettiği kızı...

  "Beni görmeye mi geldin?" diye sorarken gülümsüyordu. Mereo, bu kızın ailede dışlanan biri olduğunun farkındaydı. İlgisiz büyümüştü ve bu sebeple kabul görmek için sürekli çabaladığını biliyordu. Ne yazık ki büyü güçlerini kontrol edemiyor olması onun için büyük bir dezavantajdı. Sırf işe yaramaz olduğu ve annesi Acior Silvon'un ölümüne sebep olduğu için dışlanan bu kız, Mereo'dan fazlasıyla çekiniyordu. Bu sebeple Mereo her seferinde kendini ona ilgili davranırken buluyordu.

  Annoelle çekinerek içeri girerken omuzlarını dikleştirdi. Gri saçları iki yandan omuzlarına dökülüyordu. Kapıyı kapatıp birkaç adım attı ve "Sizi görmeye geldim Kraliçe'm." dedi.

  Bu resmiyet rahatsız ediciydi. Mereo, en azından ailesinin ona resmi davranmamasını umuyordu.

  Kendine mani olamayarak "Benimle resmi konuşma. Daha önce de söylediğim gibi, ben senin bebekliğini biliyorum." diyerek gülümsedi. Bir yandan elindeki parşömenleri katlayıp çekmecesine koyuyordu.

  Parmaklarıyla oynayan Annoelle, ne yapacağını bilemeyerek "Peki." diye cevap verdi. Hâlâ ayakta dikiliyordu. Tavırlarıyla söyleyecek bir şeyi varmış da söyleyemiyormuş gibiydi.

  "Gel, otur yanıma." diyerek yanını işaret eden Mereo, vücudunu hafifçe yana kaydırmıştı. Annoelle ise onun gösterdiği gibi yanına gidip oturdu.

  Genç kızın dudaklarını kemirdiğini fark eden Mereo, onun söylemek istediği bir şey olduğuna emindi. Lafı uzatmayı sevmiyordu. Direkt olarak sordu. "Bana söylemek istediğin bir şey mi var?"

  Annoelle belli etmemeye çalışsa da paniklemişti. "B-ben bir şey iletmek için buradaydım." derken gerginliğini saklayamıyordu.

  "Söyleyebilirsin."

  "Bana sarayın karşılama salonunda soyluların sizi beklediğini iletmemi istediler."

  Anlamalıydı. Saray kuralları asla pes etmiyordu. Bunun için Annoelle'i bile kullanmışlardı. Kendileri ulaşamadıkları için bu kızı kullanmışlardı. Mereo, Kraliçe olduğu ilk gün birilerini öldürmek istemiyordu. Ayrıca kızı da korkutmak istemiyordu. Bu yüzden öfkesine sahip çıktı.

  "Birincisi, bana abla diye hitap etmen gerekiyor. Başka bir şekilde hitap ettiğini duymak istemiyorum. İkincisi, bunu sana söyleyen kişi kimdi?"

  "Baş hizmetçi ve saray sorumlusu söyledi Mereo abla." diyen kız, konuşurken çekiniyordu. Mereo'nun odasına zorla yollandığı her halinden belliydi.

  "Sen kimsenin ayakçısı değilsin. Kraliyet ailesinin bir ferdisin. Bir dahakine bana böyle şeyler iletmene gerek yok. Eğer senden tekrar böyle bir şey isterlerse gelip bana söyle. Ayrıca odamı bu şekilde ziyaret etmendense kendi isteğinde ziyaret etmeni tercih ederim Annoelle."

  Gerçekte Annoelle, gerçekten de Mereo'yu ziyaret etmek istemişti. En başında ana saraya gelme sebebi de buydu. Mereo, burada ona iyi davranan tek kişiydi. Ayrıca çok sevdiği abisinin eşiydi. Hem kıskandığı, hem özendiği, hem saygı duyduğu, hem de merak ettiği biriydi. Güçlüydü. Ülkenin en güçlü büyücüsünden eğitim almak istiyordu. Bu sebeple onunla yakınlaşmayı düşünmüştü ama sormaya çekiniyordu.

  "Eğer ziyaret etmemi istiyorsan gelebilirim Mereo abla." dedi yanakları kızarırken. Eğitim almak istediğini söyleyemeyeceği kadar çok utanmıştı.

  "Gelmezsen azarlarım, haberin olsun."

  Yalnızca şaka yapmıştı ama Annoelle, bu şakayı ciddiye aldı. "Tamam, istediğin gibi yapacağım Mereo abla."

  Onayı alan Mereo rahatlamıştı. Sarayda yalnızlık çekmektense tanıdık yüzlerin ziyaret etmesini tercih ederdi.

  Yüzüne düşen bir tutam kızıl perçemi kulağının arkasına sıkıştırırken bir yandan saate bakıyordu. Akşam yemeği vakti gelmek üzereydi. Noviez gecikmişti. İşleri yoğun olduğundan anlaşılırdı. Mereo, kocasının evliliklerinin ilk gününde geç geldiğini fark edince hallerine içten içe güldü. Geceleri saymazsak, eşten çok iş arkadaşlarına benziyorlardı.

  Noviez geciktiğine göre yalnız kalmak istemiyordu. Annoelle'e dönerek "Sakıncası yoksa akşam yemeğini benimle birlikte yemeni istiyorum. Olur mu?" diye sordu.

  Annoelle, reddetme gibi bir lüksü olmadığını düşünüyordu. Hevesle "Çok isterim." dedi. Cevabı sanki bu teklifi bekliyormuş gibi canlıydı.

  "O halde bana eşlik etmenden onur duyarım. Hadi yemek odasına geçelim."


KARO KRALI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin